Kör sağır 'çözüm'süzlük halleri...

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Çoğumuz, umutsuzluklara karşı filiz niyetine “Sorun varsa çözüm de vardır” yaklaşımına sarılmış haldeyiz. Özellikle de ülke siyasi, ekonomik ve toplumsal çok katmanlı sorunlar sarmalının içindeyken...

Seçimlerden ciddi bir destek kaybıyla yenilerek çıkan iktidar cephesi “normalleşme” söylemleri arasında bildiğini okumaktan vazgeçmiyor. Gündemin öne çıkan başlıklarından tartışmalı yeni müfredat taslağındaki tutumları bunun bir göstergesi. Konunun uzmanlarından muhalefete, toplumun pek çok kesiminden tasarının içeriğine yönelik eleştiriler MEB tarafından adeta yok hükmünde. Geçen hafta Taylan Gülkanat imzalı haberimizde taslağın Talim ve Terbiye Kurulu’ndan onay aldığı aktarıldı. Çağdaş, laik eğitime darbe vuran “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin gelecek eğitim öğretim döneminde uygulanacağı görüşleri gündeme yansıdı.

Geçen haftanın bir diğer dikkat çeken haberi ise yine o bildik Resmi Gazete’de gece yarısı kararlarından biri ile geldi. Yürürlükte olan Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü kaldırıldı, yerine yönetmelik yayımlandı. Bu adımla seferberlik ve savaş hali kararı alma yetkisi Bakanlar Kurulu’ndan Cumhurbaşkanlığı’na devredildi. “Ayaklanma, kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın ortaya çıkması” durumunda cumhurbaşkanına seferberlik ilan yetkisi tanınmış oldu. Muhalefet haklı olarak barışcıl eylemlere karşı iktidar cephesinin bu yetkiyle baskı sopasını kullanabileceğine yönelik kaygısını dile getirdi.

ŞİDDET, YOKSULLUK...

Kadınlara yönelik şiddetin sona ermediği ülkemizde 9. Yargı Paketi de kaygılara yol açıyor. Gazetemize konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, iktidarın hedefinde “Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Yasa”nın olduğunu belirtti. Nazlıaka’nın, “Pakette kadınlar için büyük bir tehdit yer alıyor. 6284 sayılı şiddetle mücadele kanununun en önemli caydırıcı mekanizması olan ‘zorlama hapsine’ itiraz edilmesinin önü açılmak isteniyor” görüşü dikkat çekti.

Ekonomik krize ilişkin ise dar gelirliler için kara tablo sürüyor. Gazetemizin önceki günkü başlığı “Yoksullaşıyoruz”du. Diyeceksiniz ki “Zaten bildiğimiz durum” ama bu kez dip liderliğe doğru ilerleyiş açısından önemli... Genel-İş’in raporu ile Eurostat’ın verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde çalışanların en yoksul olduğu ülke durumunda.

İktidarın ekonomik krize karşı ağustos böceği misali yıllardır süren politikaların ardından başlattığı tasarruf önlemlerinin nasıl uygulanacağı konusu da bilinmezlik içinde. Sağlık sistemindeki sorunlar sürerken gündeme yansıyan habere göre AKP’den önce il sağlık teşkilatları bir müdür ve dört yardımcısından oluşurken şimdiki durum ise adeta yönetici patlaması... Merve Kılıç’ın haberine göre artık bir müdür, 12 başkan, 26 başkan yardımcısı var. Yöneticiler, 120-180 bin TL arasında maaş alıyor. Sağlık emekçileri, bazı illerde hekimden çok yönetici olduğuna işaret ediyor.

Geçen hafta iktidarın sokak hayvanları için hazırladığı ölümcül tasarı çalışması da yankı buldu. “Öldürme yaşat” başlıklı haberimizde veterinerlerden hayvan hakları savunucularına ve muhalefete iktidarın çalışmasına tepkiler aktarıldı. Bakalım kulak veren olacak mı?...

Kültür konusunda ise geçen hafta Beşparmak Dağları bölgesinde bulunan kaya resimleri dahil arkeolojik ve doğal kalıntıların yok olma tehlikesi altında olduğuna ilişkin haber dikkat çekiciydi. Öznur Oğraş Çolak imzalı haberimizde, bunun gerekçesinin bölgede son yıllarda ruhsat sayısı hızla artan taş ocakları olduğuna işaret edildi. Son olarak sit alandan izinsiz geçen iş makinesinin kayaları parçaladığı aktarıldı.

İTİRAZ HAKKI

Ne demiştik sorunlar varsa çözüm de vardır... Ama bunun için demokratik hukuk devleti ilkeleriyle birlikte karşılıklı görüş alışverişi, itirazları gündeme almak da gerekir. Ben yaptım oldu anlayışı eninde sonunda tutmayan fermuara benzer... Toplumu susturma çabası daha büyük bir tepkiyi beraberinde getirir. Ülkemizi Atatürk ilkeleri çerçevesinde çağdaş, demokratik, laik, hukuk devleti sisteminden koparma çabasına girişenlere karşı amasız ilkesel duruş şart. Bu noktada demokratik kitle örgütlerinin, meslek odalarının, sendikaların rolü kritik önemde. Siyasiler bu sesi duymazdan gelmemeli.

Bu kadar küresel zorluk arasında ülkemizi ileriye taşıyacak çocuklarımız için kurduğumuz gelecek onların cıvıl cıvıl yaşam sevinçlerini kefenli tiyatro oyunlarına hapsetmek, gerici zihniyeti okullara sokmak olmamalı. Birileri iktidarları uğruna, sorgulamayan, kendine biat edecek nesil istiyor diye buna sessiz kalmanın faturasının ülkenin geleceğine çıkacağı unutulmamalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sinir uçlarında siyaset 17 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları