İsmet İnönü anlatıyor: İstiklal Savaşı ve Lozan (2)

17 Temmuz 2022 Pazar

Schlieffen’e atfolunan sözün bir maddesi şu:

‘Eğer harp olacaksa, biz harpte taarruz edeceğiz. Kuvvetimizin çoğunu, büyük kısmını garbe karşı, Fransızlara karşı toplayacağız. Rusya’ya karşı mümkün olduğu kadar az kuvvet bırakacağız. Hareket edebilirler, toprak kaybedebiliriz, fakat birinci mesele, garpte büyük bir üstünlükle harbi bir an evvel kazanmak lazımdır.’

Belçika’ya girmekten bahseder. Oradan girecekler, istihkamları çevirecekler. Büyük tahkimat var Fransız sınırında; onları çevirerek Fransa’ya hücum edecekler...

Bunu söyledikten sonra adam, şunu da söyler planında:

‘Bir an evvel Fransa’nın işini bitirmek lazımdır garpte. Büyük kuvvet ile Fransa’ya taarruz ederiz ve Fransa’yı amana düşüremezsek, harp dışı edilip sulh talebine icbar edemezsek, durmaya mecbur olursak, derhal sulh yapmak lazımdır. Şartlar ağır olabilir. Fakat harp ne kadar uzarsa, ağır diye tahmin edilen şartlar daha ağırlaşır. Harbin uzamasında hiçbir fayda yoktur!’

UZAYAN SAVAŞ KAYBEDİLİR

Bu plana göre Almanlar, Fransa’ya taarruz etmişlerdir ve Fransa, Almanları durdurmaya muvaffak olmuştur. Söküp atamadılar, Verdun’de, vs.’de dayandılar. Harp uzar, sürüklenir bir mahiyet aldı. Niçin böyle oldu? Hesabını çok iyi yapmışlar kendi aralarında. Mesela, büyük kuvvetler Fransa’ya doğru yürüsün deniyor. Rus cephesi ihmal olunacak. Harp çıktığı zaman Rus cephesini ihmal etmek ve bir Rus istilasını geri almak, imparatorun ve Alman hükümetinin genel tutacağı bir şey değildi. Oradan plan sulandırıldı. Hem Rusya’ya karşı mukavemet edelim, hem ötekini tahrip edelim...

Neyse, Alman meselesini tahlil edecek değiliz. Rusya’ya karşı tam tedafüi bir vaziyet alacakken Rus cephesinde muzaffer oldular, Fransız cephesini kaybettiler. Harp altı ayda bitecek derken 1918’e kadar dört sene sürdü ve hakikaten şartlar ağır oldu.

BİLE BİLE LADES! 

Şimdi Türkiye’ye geliyorum. Almanya ile bir Avrupa harbi olacak. Rus tehlikesi bizim için büyük tehlikedir. Onun için Almanya ile beraber bulunacağız. İttihat ve Terakki’nin hükümeti zamanında bir dış politika olarak takip ettiği politika, bu yoldu. Ondan evvelki hükümdar zamanında da II. Abdülhamit zamanında da Almanya ile özel münasebetler vardı. 

Demek ki 1914’tde seferberlik ilan etmiştik, fakat harbe girmemiştik. Harbe girişimiz, bilirsiniz ki Yavuz (Göben) zırhlısının Karadeniz’e çıkıp Rus şehirlerini bombardıman etmesiyle, emrivaki olarak başımıza gelmiştir. Onun için edebiyatta söylenmesi adet olmuştur: Biz Birinci Cihan Harbi’ne, o harbin kaybolunduğu göründükten sonra girmişizdir. İttihat ve Terakki’nin ağır mesuliyeti bilhassa bu noktadadır. Şimdi bunun neticesi: Avrupa’da ve memlekette her cephede muharebe ettik biz. Ondan evvel, İtalya ile muharebe ettik ve bilhassa Balkan Harbi’ni geçirdik. Balkan Harbi bir felaket olarak geçti. 

SUBAYLARI CAHİL, ZAVALLI BİR ORDU...

Balkan Harbi’nde imparatorluk ordusu tamamıyla çöküntü gösterdi. Subay kadrosu bu zamana göre yetişmiş değil. Böyle bir orduydu, bir zavallı orduydu. Subay kadrosu büyük ölçüde okuyup yazma bilmezdi. 

Bu zamanın ordusu talim yapar. Nedir talim? Harp taklidini ateşli olarak yapar. Harpte ne silahlar kullanılacaksa, o silahların hepsini talim zamanında kullanırlar. Halis mermiyle ateş ettirilir, yapılır, edilir... Yani harp terbiyesi, zamanımızda bu tarzda, her cepheye göre, o harbin ufak bir modeli, o orduya ameli olarak gösterilir. Köprü böyle geçilecektir, ateş altında geçilecektir. Ateş altında nasıl geçileceği köprünün, gösterilir*...”

İSMET İNÖNÜ

Y.N. devam edecek.

*Cumhuriyetin 50. yıldönümü dolayısıyla Türk Tarih Kurumu’nca düzenlenen seminerin bu ilk konferansı İsmet İnönü tarafından 23 Ekim 1973 salı günü TTK’de verilmiş olup; 1993’te Lozan Barış Antlaşması’nın 70. yıldönümü onuruna Atatürk Araştırma Merkezi’nce “İstiklal Savaşı ve Lozan” başlığıyla kitaplaştırılmıştır.

AKIP GİDEN ZAMAN

İsyan ediyorum hep bir şeylere,

İçimden haykırmak geliyor.

Sesimi duyurmak için birilerine, 

Duvarları yumrukluyor, susuyorum.

Kaybettiğim zamandan başka

Yaptığım hiçbir şey yok.

Hep böyle oluyor,

Sıkıntılar hep aynı. 

Değişen tek şey,

Akıp giden zaman.


İhsan Ayoğlu

(Zemheri Ayıdır Artık Yazlarım/İkinci Adam Yayınları, 2022)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları