Öyle bir hayat, Güzin Dino

15 Ocak 2023 Pazar

1990 yılının ekim ayıydı. Aylardır beş parasız ve tek başıma bakmakla yükümlü olduğum küçük oğlumla birlikte aileme sığınarak beklediğim; beklerken de ilk romanım “Sinek Sarayı”nı yazdığım atama nihayet gerçekleşmiş; Cumhuriyet gazetesinin Fransa temsilcisi olarak Paris’e gidiyordum.

Sevgili İlhan Selçuk, “Gider gitmez Abidin’i ve Hasan Kudar’ı ara. Onlar sana yardımcı olur” dedi.

Abidin, Dino’ydu. Hasan Kudar da Cumhuriyet muhabirliğiyle geçinemeyince gazete satıcılığına başlayan efsane bir “yoldaş”.

Dino’ların evindeki ilk karşılaşmamızda, Güzin’i değil ama Abidin’i görür görmez, aklıma Mehmet Ali Aybar’ın söyleyip benim Çetin Altan’dan dinlediğim müthiş saptama geldi: “Komünizm, aristokrat yüreklerin işidir.”

Bir prensti Abidin Dino. Zarafetin, şıklığın, para değil zevk ve duruş olduğunu kanıtlayan bir karizma anıtıydı. Güzin ise Abidin’in çevresinde “tehlikesiz” olduklarına karar verdiği kişilerden başka; özellikle de (Alev Ebüzziya Siesbye dışında) güzel kadın barındırmayan bir soğukluk ve kıskançlık abidesi...

MUHABBETİN DİŞLERİ

Bahriye Çeri’nin “Böyle Bir Hayat, Güzin Dino”* söyleşisine hoş, çünkü içten bir sunuş yazan Ömer M.Koç; Dino’larla ilk karşılaşmasını anlatırken bir dostunun ikazına yer veriyor: “Güzin’i çok severim ama bazen Abidin’in arkadaşlarına ve onun muhabbet gösterdiği şahıslara dişini gösterir.”

Gerçekten öyleydi, Güzin Dino.

Abidin, beni ve oğlum Gökçe’yi daha görür görmez, hiç çekincesiz çok sevdi. Güzin’in ise kalbi değil, beyni kazanılırdı ve tehlikesiz olduğuma inanıp sert bakışlarının yumuşaması için aylar geçmesi gerekti.

Sonunda güvendi ve cömertçe bağrına bastı. Onun aracılığıyla Münevver Andaç’la tanıştım. Fransız Devlet Radyosu’nda yaptığı Türkçe yayından ayrıldığında, programı bir yıl ben sürdürdüm.

AŞKIN KULAKLARI

Ama Abidin’i hem sevip hem sayarken Güzin’e salt saygı duydum. Güzin’i sevmek, sanırım evlerine gelip giden pek çok insan için kolay değildi. Abidin’in ilgi odağı olmasını kıskandığını düşündüren garip, huysuz çıkışları vardı. Onların evinde tanıyıp ahbap olduğum Ferit Edgü’ye, “Abidin bu kadını nasıl çekiyor” diye sordum, bir gün. Bir kahkaha attı. “Kulakları güzel de ondan!” Anlamamıştım. Meğer Ferit Edgü aynı soruyu doğrudan Abidin’e sormuş. Abidin bir an durup, “Kulaklarını gördün mü?” diye fısıldamış. “Çok güzel kulakları var... ” Sonrasında baktım da gerçekten minicik, güzel kulakları vardı Güzin’in.

1991’de Abidin Dino, 32 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldiğinde, onunla Melih Cevdet Anday’ı buluşturup TRT’de yönetmen arkadaşım Güneş Buharalı’nın iki devin İstanbul’u dolaşırken belgeselini çekmesine aracı olmuştum.

ORİJİNAL ALINIR, KOPYA VERİLİR

Paris’e dönüşünde, Abidin’le İstanbul konulu bir söyleşi yaptım. Güzin huzursuzdu. Üç gün süren kayıt bitip evden çıkarken Güzin’in yayımı engelleyeceğini düşündüm ve doğru çıktı. Birkaç saat sonra Abidin telefon edip, söyleşiyi yayımlamamamı ve bant kayıtlarını istedi. “Hay hay” dedim. Verdiği yanıtların Güzin’den veto yediğini adım gibi biliyordum. Ben de çaylak gazeteci değildim. Kayıtların asıllarını alıkoyup, kopyalarını götürdüm Abidin’e.

1992’de İstanbul’a gidiyordum. Abidin, Güzin’in beden modelini çizip üstüne ölçülerini yazdı ve terzi Şehnaz Hanım’a iletmemi istedi. İtiraf ediyorum: Şehnaz Hanım da Güzin’in döpiyesini çizimin orijinaline değil, kopyasına dikti...

1993’te Uğur Mumcu’nun hunharca katlini Avrupa basınına duyuran metni Abidin ve Güzin’le birlikte yazdık. Fransız gazeteci ve sanatçıların cinayetin aydınlatılması talebini Türkiye’deki hükümete biz gönderdik.

Ama ölümün Abidin’in üstüne düşen gölgesi büyüdükçe Güzin hırçınlaşıyor, hatta bencilleşiyordu.

ÖLENLE ÖLÜNMEZ

Eve her gittiğimde kapıyı hasta haliyle Abidin açıyor, Güzin hep rahatsız, yatıyor oluyordu. Sanki ölen Abidin değil, Güzin’di.

Bencillik krizi, hastane aşamasında kendisine destek olmaya gelen en yakını, Gül Ar’a yaptığı zulümle sürdü. Benim de Güzin Dino’ya saygım bitti.

Abidin’i toprağa verdikten sonra, zaten cenaze töreni sırasında bile yanına gitmediğim Güzin’i bir daha aramadım, sormadım.

Orijinal kayıtlarını sakladığım Abidin röportajı, büyük sanatçının ölümünün hemen ardından, 12 Aralık 1993’te “Abidin Dino’nun İstanbul Vasiyeti” başlığıyla Milliyet’te üç günlük bir dizi olarak yayımlanmaya başladı.

Ve ardından Güzin için de elbette adını vermeden bir yazı yazdım: “Bazı kadınlar ünlü kocaları ölünce, sanki bir rakipten kurtulmuş gibi yeniden doğarlar. Sevdikleri adam ve eserleri artık onlardan sorulacak, ilgi odağı nihayet onlar olacaktır...”

“Böyle bir Hayat” güzel bir kitap. Bahriye Çeri’yi kutlarım.


* YKY, 2022



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları