Müjdat Gezen

Ali bey amca

13 Kasım 2023 Pazartesi

Hırka-i Şerif’te karşı komşumuzdu. Arnavut’tu. Yıldız Parkı’nın baş bahçıvanıydı. Oğlunu ders çalıştırırken konu insanın iç organları imiş. Ali bey amca “BOBREK” yazmış. Oğlan ödevini öğretmene göstermiş. Öğretmen “bobrek”i böbrek olarak düzeltmiş. Ali bey amca buna çok bozulmuş. Nasıl olur da 40 yıllık “bobrek”, böbrek olarak düzeltilir?... Gitmiş öğretmene: “O bobrektir” demiş. Öğretmen: “Bobrek olur mu efendim? Böbrektir.” Bobrekti, böbrekti derken, münakaşa uzamış. Ali bey amca hışımla çıkmış okuldan. Oğlana: “Sen oğretmenine bakma, onun aslı bobrektir” demiş. 

TARTIŞMA

Toplumları geliştiren bir meseledir tartışma. Eskiden okullarda münazara kolları vardı. İki grup karşılıklı zıt fikirleri tartışır, fikir üretirlerdi. Tartışmazsanız kötü sonuca katlanırsınız. Sistem tartışmayı yasaklıyor. Ben ne dersem odur, bunu kimse tartışmasın fikri Goebbels metodudur. Tarih boyunca tek fikirler hep gidici olmuşlardır. Atatürk tartışırdı. İçki içilmediği günlerde masanın yanına karatahta gelir, herkes fikrini söyler, buradan çıkan sonuçlarla Cumhuriyetin genç emekleme dönemine katkılarda bulunulurdu. İçkili yemeklerde ise bazı konuklarını eşleriyle birlikte ağırladığı olurdu. Bunlardan birinde “şairi azam” diye anılan zatı eşiyle birlikte yemeğe davet etmiş. Abdülhak Hamit bu şair. Karısı genç ve güzel bir Belçikalı. Kendisinden oldukça küçük yaşta. Şair iki üç kadeh atınca kafayı bulmuş ve Atatürk’e: “Lütfen söyler misiniz, Türk kadınları içinde bu kadar güzeli var mı?” diye karısını göstermiş. Masada kadınlar da var. Atatürk kibar adam, lafı değiştirmek istemiş ve: “Anlayamadım beyefendi?” demiş. Şair, “Bana beyefendi demeyin” deyince Atatürk, “Ne diyeyim” diye sormuş. “Adam deyin kâfi.” Atatürk sinirlenmiş: “İşte onu diyemediğim için beyefendi diyorum” demiş. 

ÜÇLEME

Deneme tarzındaki kitabım “Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya” idi. İkincisi olan “Normal Olacak Kadar Anormal Değilim” ve üçüncüsü ise “Kendine Yalan Söyleme”. Kafamda birkaç proje daha var ama kafa kalırsa onları da yazarım. Kandemir’le (Konduk) “Güldüklerimiz” diye bir şey hazırladık. İkimiz bugüne dek nelere ve kimlere gülmüşüz. “Cumhuriyet Kitap”tan çıktı. Sizi de güldüreceğini umuyorum. 

İçinden bir anekdotu size fragman olarak veriyorum: 

Olimpiyatlarda buz üzerinde buz pateni yapılıyor. Savaş’la (Dinçel) birlikte bizim evde izliyoruz. Japon sporcu düştü buzun üzerine. Savaş bana dedi ki: 

“Neden düştü biliyor musun?”

“Neden?” dedim. 

“Ayağı kaydı.” 

HAYATA DAİR

Size bu sütunlarda hayata dair ve benim hayatıma dair şeylerden söz ettim. Başkalarının hayatı zaten beni çok ilgilendirmedi. Ama bizi yönetenlerin bundan önceki yaşamlarını merak etmişimdir. Nasıl yetiştiler, ne gibi kitaplar okudular, anne babalarıyla ilişkileri nasıldı, sevgilileri nasıl kişilerdi, yoksa hiç olmadı mı? Bu gibi yarı magazinsel ama o kişinin kimliğini bir zerre de olsa açıklayabilecek ipuçları. Yoksa hayatım boyunca kimin ne yaptığı, nasıl yaşadığı beni hiç ilgilendirmedi. Öyle ki okulumuzda iki genç evlenecekler ve uzun süre birlikteler, en son ben duyarım. Çünkü gerçekten beni ilgilendiren bir konu değildir. Pek çok konuyu en son duymakla ünlüyümdür. Merak etme konusunda mesleğimin gerektirdiği her şeyi merak ederim. İşim bu. Üzerinde çalışırım. Araştırırım. Ama başkalarının özel hayatı beni hiç mi hiç ilgilendirmemiştir. Böyle konuları duyarsam ve bir öğrencimle ilgiliyse telefon açar, üzülmemesini söylerim. Bundan ibarettir benim merak saham. Çok sorarım. Mesleğimle ilgili. Ama kim kimle, kim ne yapıyor, neden yapıyor ilgilenmem. Beni ilgilendiren konular hep mesleki olmuştur. Diyeceksiniz ki: “Ama politikayla ilgilisiniz.” 

Hayır. Politika benimle ilgili. Sizinle de ilgili. Bugün yine benzine zam geldi. Hadi sizi ve beni ilgilendirmesin de göreyim.

***

”KİMSENİN DÜŞÜNCESİNE VE VİCDANINA EGEMEN OLUNAMAZ.”

***

NASİP-KADER-KISMET

Televizyonda bir yarışma programı var: “Survivor”. Hayatta kalmak anlamında, yabancı kaynaklı bir yarışma. Yıllardır yapılıp duruyor. Ben izliyorum. 2022 sezonu yarışması başlamıştı yeni yılda. İki takım yarışıyor. İzlemeyenler için anlatıyorum. Çeşitli oyunlarda yarışıyorlar. 12 kişiden elene elene bir kişi şampiyon oluyor ve hem para kazanıyor hem ünlü oluyor. Bu yarışmada bu yıl en çok duyduğum üç dört sözcüğü sizinle paylaşmak istiyorum. Yenilen kişi veya takım, en çok şu sözcükleri kullanıyor: “Nasip-kısmet-kader-şans.” Oysa oyunlar tamamen fizik, beceri ve atletizm üzerine kurulu. Belki sporculara şans da gereklidir bilmiyorum ama işi tamamen kadere, kısmete, nasibe bırakmak son yılların modası olsa gerek. Biz ne zaman bu kadar kaderci bir millet olduk acaba? Her işi şansa bırakıp, her şeyin sonucunu kısmet ve nasiple tarif ederseniz bir adım ilerleyemezsiniz. 

***

BİR KARANFİL KOKUSU ISITIR İÇİMİ

AMA BUNU YAPARKEN TETİKLER HASRETİMİ 

ATARIM İÇERİME, İÇERİM TİTRER BİRAZ

İÇERİM BİR TEK RAKI-HAFİFLERİM EN AZ. 

BİR KARANFİL KOKUSU 

BENİ HASRETE SOKAR.

BİLİRİM SEBEBİNİ

ÇÜNKÜ KIZIM KARANFİL KOKAR. 

***

Laurentius diyor ki: HER ŞEY SARI GÖRÜNÜR SARILIK HASTASINA. 

Siz bu sözü alın nereye çekerseniz çekin. Günümüzde her yere oturuyor çünkü. 




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İzmir… 22 Nisan 2024
TRT 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları