Müjdat Gezen

‘Önemsiyorum’

05 Şubat 2024 Pazartesi

“Önemsiyorum”, “Değerli buluyorum”, “Çok kıymetli”... Son zamanlarda en sık kullanılan popüler sözcükler bunlar... Genellikle TV konuşmacıları dile getiriyor... Bir ara: “Sıkıntı yok” çıkmıştı. Sıkıntının en çok yaşandığı son 20 yılın ürünü olarak. Zaman zaman böyle olur... Ama ben pek itibar etmem bunlara. Bir de yabancı sözcük kullanmamak için dikkat ederim. Neyse sıkıntı VAR... Şu dönemi ÖNEMSEMİYORUM. 

KENDİNE YALAN SÖYLEME

Evden taşınıyoruz. Eşim kitapları derliyor karton kutulara. Gözüme adıma imzalanmış 2007 basımı bir kitap ilişti. Sevgili kardeşim Ahmet Çağan yazmış. Kitabın adı: “Kendine Yalan Söyleme” ... Eee? Benim de iki yıl önce çıkan kitabımın ismi bu. Ahmet’le, Mehmet benim yaşamöykümü de yazmışlardı. En çok o kitap sevilmişti. Fakat insanın bilinçaltına giren birkaç sözcük adamı bu kadar mı zor durumda bırakır? Benim kitabımın ismi Ahmet’in kitabının bire bir aynı. Tamam, bu bir deyim olabilir ama benim dikkatsizliğim, Ahmet’ten özür dilememi gerektiriyor. Belki kimse farkında olmadı ama ben böyle bir hatayı nasıl yaptım?... Sevgili Ahmet, asıl isim hakkı senindir. Ben sonradan gelmeyim. Yeni basımda bunu düzeltip, bu satırları oraya da koyacağım. 

***

SONBAHAR HOŞ GELDİ

İYİ DÜŞÜN HOŞ MU GELDİ? 

BEN SONBAHARINDAYIM ÖMRÜMÜN

AMA SONBAHARIN BUNDAN 

HABERİ YOK.

BU DA BANA TUHAF GELDİ. 

***

ŞER

İnsan neden kötü olur hiç anlamam. Neden biri ötekinin kötülüğünü ister? Ben, bana düşman olanlar dahil kimsenin kötülüğünü istemiyorum. Kötülük insan yüreğine yük. Diyeceksiniz ki: “O kadar çok kötü var ki biz nasıl iyi olalım?” Bunun reçetesini biliyorum. 

Bir: Kötü düşünmeyeceksiniz. 

İki: Kötülerden ve kötülüklerden uzak duracaksınız.

Üç: O kanalları izlemeyeceksiniz. 

Dört: İlk üç yeter. 

Dediğimi yapın. Kötü denen şey çok kötüdür. Onunla yakın olmayın. Eskiler buna “şer” derdi. Şerden uzak durun. İyi olun.  

İYİLİK

Gerçekten iyilik gibisi yoktur. Her konuda ve her durumda iyi ve iyilik muhteşemdir. Sözcüğün içinde saklı olan o altı harf aslında her şeyi açıklamıyor mu? Şu iki sözcüğün harflerinin müziğine bir bakın: “Kötülük” ne kadar itici değil mi? Bir de şuna bakın: “İyilik” ... Burada harflerin sihri de durumu açıklıyor. Birinin söylenişi bile insanın içini karartıyor. Diğeri ise adama moral veriyor. Hep iyilikten yana olunca ve o sözcüğü davet edince, inanın her şey güzelleşiyor. 

Adam penceresinin önündeki eski püskü koltuğa oturdu. O kırık dökük koltukta adamın anıları saklı duruyordu. Baktı pencereden dışarıya. Görüntüsü ne çok iyi ne çok kötüydü. Birkaç ağacın arasından denizin küçük bir parçasını görüyordu. Mutlu oldu. “Bunu bile göremeyenler var” dedi. Maaşı yatması gerektiği halde çalıştığı kurumun durumu çok kötü idi. Emekli olmak istiyordu ama yasaktı emekli olması. Parası kalmamıştı. Tek başına yaşamanın zorluğuna her ne kadar alışmışsa da durumu iyi gitmiyordu. “Havada hiç bulut yok, ne kadar güzel” dedi. Derin bir nefes aldı. Canı çay istedi, yoktu. Dün bitmişti. Kendi yapardı kendi çayını. Canı sıkılır gibi oldu ama kendi kendine: “Bugün de çay içmeyiveririm olur biter” diye düşündü. Sigara içmiyordu. Tekrar penceresinden gökyüzüne baktı. “Çok şükür bugün de yaşıyorum” dedi. Az önce sokaktaki bir köpeğe yemek vermişti, onu düşündü. Onun her şeyi iyiydi.

ALEVİ

Hocam, gece mahallemizde davul çaldığında bütün ışıklar yanardı evlerde. Annem bana: “Kalk ışıkları yak, mutfağı yakmayı unutma” derdi. Oysa biz oruç tutmazdık. Ama annem çok ürkerdi mahallenin baskısından. “Anne biz Aleviyiz oruç tutmuyoruz ki” dediğimde, “Mahalle halkı bunu bilmiyor, ayrıca bilmemesi daha iyi, sen yak ışıkları” diye bastırırdı. Herkes sahura kalkıp yemeklerini yiyip ışıklarını söndürünce biz de söndürürdük. Bunları bana bir ramazan günü genç bir öğrencim anlatmıştı. İçim burkulmuştu söylediklerinden. Devrin başbakanı bir gün çıkıp ana muhalefet partisinin Alevi başkanına “Ben mezhebimi açıkladım, sen de açıkla görelim” dediğinde, o gencin anlattıklarının ne demek olduğunu çok iyi anlamıştım. Bu ülkeyi bu hale getirenler, sanıyorum bu dünyada değilse bile, bir gün kendi vicdanlarında bunun faturasını çok acı ödeyeceklerdir. 

Size olumsuz şeyler yazmamam gerekiyor. Ama bu yapılanlardan da kaçamıyoruz işte. 

Bektaşiye sormuşlar: “Oruç tutar mısın baba?” Mırın kırın etmiş. Soran softa demiş ki: “Ben sadece bir gün kaçırdım.” Baba erenler hemen cevabı yapıştırmış: “Hah işte onu da ben tuttum.” Oruç tutmakla adam olunmuyor, Müslüman hiç olunmuyor.   

***

Atatürk diyor ki: “ULUS KESİN ADALETİ SAĞLAYAN UYGAR YÖNETİMLER İSTER.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İzmir… 22 Nisan 2024
TRT 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları