Müjdat Gezen

‘Sahne anıları’

01 Ocak 2024 Pazartesi

Bu haftadan başlayarak ara ara sahnede yaşanmış komik anıları anlatacağım... 

Mete İnselel. Ta 1958 yılından “Yeşil Sahne” arkadaşım. Ahmet Kutsi Tecer’in “Köşebaşı” oyununu oynayacağız. Mete kahveci, ben bakkal çırağı rolündeyim... Yıllar geçti Mete Eskişehir’e yerleşti ve orada bir tiyatro kurdu. Eskişehir’de güzel bir oyun oynanıyor. Mete tiyatronun her şeyi. Oyunda karısıyla büyük bir sevgi yaşıyor. Fakat birinci perdede rol gereği ölüyor. İkinci perdede karısı genç bir adamla tanışıyor. Parkta bir bankta oturmuşlar el eleler. Mete’nin oyunda rolü bitmiş ama görevi devam ediyor. Tiyatronun sofitasına çıkıp (sahnenin tavan bölümü) oradan banktaki kadınla genç adama, yukarıdan sarı yapraklar atıyor. Bu sırada ayağı kayıyor Mete’nin ve tavandan sahneye düşüyor. Elinde sarı yapraklar. Sahnede karısı ve onun genç sevgilisi... Tabii perde kapanıyor. Nasıl çare bulunacak?... Mete sağlam. Kolu incinmiş o kadar... Çözüm şu: 

Ölen kocanın ruhu gökyüzünden parka iner... İkinci kez perde açılıyor ve kadın: “Aaaa kocamın ruhu geldi” diyor... Tabii yersen... 

KIZINI DÖVMEYEN

En utandığım sözlerden biridir. Zaten böyle abuk sabuk çok sözümüz vardır bizim. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” gibi. Ama “Kızını dövmeyen dizini döver” en ayıbıdır. Ben kızımı hiç dövmedim, beş yüksek diploması var. Çok iyi bir evlat, anne ve eşi için çırpınan bir genç kadın. (Artık genç de 50’yi geçti Elif’im.) Bir kere insan kendi kızını neden dövsün? Ayıp değil mi ele güne karşı? Kızcağızın ağlayıp inlemeleri dışarıdan duyuluyor ve bütün mahalle takdir ediyor, “Bravo, Kâmil Bey kızını dövüyor” diye. Çüş yani. Kızınızı dövmeyin, oğlunuzu hiç dövmeyin. Onları sevin. Sevgi gibisi yoktur. Söylentiler doğruysa babası bizim büyüklerimizden birini çok dövermiş. Eee ne oldu? Adam büyüdü kocaman yerlere girdi, milletin anasını ağlatır oldu. Bu iyi bir şey mi? Bizi kendi cahillikleriyle böyle saçma sapan söylemler uydurup yıllarca idare ettiler. Ama artık gençler ve hatta çocuklar bu numaraları yutmuyor. Dünya küçüldü. Minicik çocuk pek çok şeyi benden daha iyi biliyor.

KÖPEKLERİM

Size onları tam anlatamadım bu ana kadar. Beşti, dört kaldı. Onu belki biliyorsunuz. İlk göz ağrım bize 15 yaşında veda etti. Leyla bana Babalar Günü’nde bir numara beyaz, sevimli, bitirim bir kız yavru getirdi. Çok istiyordum bunu. Maltese Terrier. Malta Adası anavatanı. Ansiklopedik tariflerde uslu, akıllı, sakin hayvanlar olarak geçiyor. Neee? Bu mu uslu, sakin? Altı ayda neredeyse sürünün lideri oldu. Yapmadığı yaramazlık yok. Ama inanılmaz sempatik. O kadar ki yeğenim Levent’in karısı Birsen köpekten çok korkar. Eline aldığı ilk köpek bu oldu. Bizim Bal. O kadar sevdi ki hayvanı, hemen bir tane de kendilerine aldılar. Şimdi Birsen köpekten korkanlara ders veriyor, korkmayın diye. Sokak köpeğim Maske için bir çocuk kitabı yazmıştım. Leyla onu sokakta bir yağmurlu günde görüp, alıp eve getirmişti. Border Collie cinsi Karakız (ben ona Çakıl diyorum) ise siyah beyaz terk edilmiş bir yavruydu Leyla eve aldığında. Şimdi onlar yaşlandılar. Fakat bu son gelen cüce Bal bir felaket. Eğer Maltese cinsi köpek almayı düşünürseniz beni bir arayın. Çünkü normal olacak kadar anormal bir cins değil. Şimdi bir de İlker Ayrık bir yavru hediye etti bize... Evin altını üstüne getiriyor. Ama ne yapalım ki biz karı koca olarak hayvanları çok seviyoruz. Bugüne kadar hiçbiri aleyhimde konuşmadı.

YAZ

Bir ağustos böceği

Mutlaka ötmeli

Geceler geç gelmeli

Ceketsiz dolaşabilmeli insan

İşte o zaman

Yaz geliyor.

İstediğini yazabilmeli

İstediğini çizebilmeli

İstediğini diyebilmeli insan

Yoksa, gerisi

Bana az geliyor.

POLİTİKA

Bu sözcükten daha çirkin bir sözcük aradım, bulamadım.

***

“KİNDARLIK DEDİĞİM ŞEY NEDİR Kİ?... Eski düşünce ve duygulardan oluşan BİR YÜK  DEĞİL Mİ?...” Tolle



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktidar 29 Nisan 2024
İzmir… 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları