Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sonbahar
Ben bu mevsimde hüzünlenirim. Zaten hazan mevsimi hüzünlüdür. İnsanın içinde burukluk yaratır. Ama karamsarlık da bize yakışmaz. O zaman ne yapacağız?... Bilmiyorum ben. Yani ne yapmam gerektiği konusunda bilgim yok. Sonbahar geldi, gidecek, ardından kış gelecek, sonra ilkbahar ve yaz. Böyle mi düşüneceğiz?... Bu ne yahu?... Saçmalık. Dört mevsimin art arda geldiğini bilmeyen mi var?... Ama sonbahar böyledir işte. Adamı şaşırtır. O zaman da böyle abuk subuk şeyler yazarsınız. Diyebilirsiniz ki: “Herkes abuk subuk mu yazıyor?” Hayır, ben kendimden söz ediyorum. Onlar normal insanlar. Onların mevsimlerle bir alıp veremediği yok. Ben böyleyim. Sonbahar bana dokunuyor. Buna da kimse karışamaz. Tamam mı?...
ORTA YOL
Bizim Fatih’te orta yol dediğimiz yer Feyzi Paşa Bulvarı idi. Sağından ve solundan tramvay yolu geçer, ortada ise yine sağlı sollu koca çınar ağaçları bulunurdu. İki ağaçlık arası orta yoldu. Yürüme alanı. Kış geceleri oradan doooğru Vefa Bozacısı’na gidilir, leblebili bozalar içilir ve geri dönülürdü. Kar diz boyu olurdu ama biz üşümezdik. Gençler üşümez. Çınar ağaçları yukarıdan birbirleriyle kesişir ve adeta üstü kapalı bir çardak gibi görünürdü. Sonra günlerden bir gün tramvayın artık demode olduğu ve İstanbul’dan kaldırılacağı haberi yayıldı. Oysa dünyanın önemli metropollerinde tramvay vardı. Ağaçlarımız kesilmeye başladı. Raylar kaldırıldı. Cadde iki buçuk metre kazıldı. Binaların altında yeni dükkânlara yer çıktı. Veee tramvay gitti. Giderken çocukluğumu da aldı götürdü. Bundan önceki kitabımın adıdır bu. Tramvaya yandığımdan çok koca çınar ağaçlarına daha çok yanmışımdır. Çünkü çok güzeldiler ve kente nefes aldırıyorlardı.
PADİŞAHIN KAPISI
Rivayet odur ki padişah bir gün tebdili kıyafet rastgele bir sandala biner Sarayburnu’ndan. Yanında tabii ki veziri. O da tebdili kıyafet. Sandal açılır. Padişah sandalcı ile muhabbete girer. Bakar ki zeki bir adam. “Sana bir sual soracağım” der sandalcıya. “Buyur sor padişahım” der sandalcı. “Allah Allah, sen benim padişah olduğumu nasıl anladın? Neyse, sorum şu; akıllı bir adama benziyorsun. Benim hangi kapıdan şehre giriş yapacağımı bilirsen, seni vezirim yaparım.” Sandalcı biraz düşünür, der ki: “Emrin olur padişahım. Ama ben bu tahminimi bir kâğıda yazıp vereyim, sen inip o kapıdan girdikten sonra aç.” “Tamam” der padişah, bir yerde sandaldan iner. Fakat düşünür. “Adama söz verdik, ya bilirse? Sandalcıyı vezir yapmış olacağız.” Yanındakine emir verir: “Şu bölgeye hemen bir yeni kapı açın.” Emir yerine getirilir. Padişah girer yeni açılan kapıdan. Sandalcının verdiği kâğıdı okur. Orada “Yenikapı” yazmaktadır. “Bulun getirin sandalcıyı” der padişah. Getirirler. “Sen nereden bildin benim yeni bir kapı açtıracağımı” diye sorar. Sandalcı: “Padişahım, koskoca bir sultan hiç sandalcıyı vezir yapar mı, elbette o kapıların hiçbirinden girmezdiniz” der. “Siz beni bağışlayın, ben yine kendi işimi yapayım.” Padişah bir kese altın verir ve yollar sandalcıyı.
O kapının ismi “Yenikapı” olarak kalır. İlk amatör tiyatromuzu biz orada yapmıştık. Savaş, Yaman, Ali, Bülent, Hale, Haldun... Altmış yıl geçmiş aradan. Artık orası da pek eski Yenikapı değil.
BİR KİŞİ
Bazen bir kişi dünyayı değiştirebilir. Benim en yakın örneğim Mustafa Kemal Atatürk’tür. Sadece kendi ülkesini değiştirmekle kalmamış dünyadaki pek çok ezilmiş ülkeye rehber ve örnek olmuştur. O bir kişidir ama kurduğu ekip sağlam, dürüst, dirayetli arkadaşlarından oluşmuştur. Hepsi ona inanan, güvenen insanlardı. O bir inancın adamıydı. Ülkesini sömürgecilerden kurtarmak ona yetmiyordu. Değiştirmek istiyordu her şeyi. O kadar inançlıydı ki yaptı. Bir toplumu ümmetten millete geçirdi. Ona güvenenlerle birlikte. Bazen bir kişi dünyayı değiştirir.
***
Konfücyüs savaş meydanına girmiş, yerde 20 bin ceset, yanındakine sormuş: “Bu ne?” demiş.
Yanındaki “Savaşta birbirlerini öldürdüler efendim” demiş.
Konfücyüs: “Yazık biraz daha bekleselerdi kendilerinden öleceklerdi.”
***
“A kişisi B kişisinin aynı konudaki düşüncelerinin kendininkilerden farklı olduğunu öğrendiğinde, ilk yaptığı hatasını bulmak için kendi düşüncesini gözden geçirmek olmaz. Hatanın karşı tarafın düşüncesinde olduğunu varsayar”... Schopenhauer böyle diyor... Sizi temin ederim, ben: “Kabahat bende” demeyi kendine öğrettim.“
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Korhan Berzeg olayında yeni gelişme
- İstanbul'da zincirleme kaza
- Polis meslektaşlarına ateş etti
- Mert Hakan Yandaş'dan sosyal medyada çok sert tepki!
- Müsavat Dervişoğlu İYİ Parti Genel Başkanı oldu
- Kuryeden ‘görev tamam’ pozu!
- Yıllar sonra gelen itiraf: 'Onlar varsa oynamam dedim'
- En yüksek faizi hangi banka veriyor?
- 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'
- İYİ Parti'de tarihi kurultay: Seçim üçüncü tura kaldı!