Umutsuzluğu örgütlemek!

22 Ağustos 2023 Salı

Çeşme Belediye Başkanı, sevgili kardeşim Ekrem Oran’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Çeşme Kitap Günleri’nde yurttaşları dinlerken son bir yılın kareleri geçti gözümüzün önünden...

Geçen yaz sonu yurttaşlarda büyük bir umutsuzluk, gelecek ve bugün kaygısı vardı. Seçim takvimi açıklanmamıştı. Erdoğan’ın karşısında kimin cumhurbaşkanı adayı olacağı belli değildi.

2022’nin sonlarından itibaren büyük bir “umut patlaması” başladı. 2023’ün mart-nisan aylarında tartışma şuydu:

- Yüzde kaçla alırız?

“Kıl payı” diyenler gereğinden fazla ihtiyatlı bulunuyordu. Yüzde 60’ın üzerine çıkanlar az değildi. Arşivler ortada, o günlerde biz de bu köşede durumu şöyle değerlendirdik:

- Toplum AKP’den çekiliyor. Zira AKP’nin topluma verebileceği bir şey kalmadı. Ancak sakın ola bu, “AKP eriyor eşittir CHP yükseliyor” şeklinde yorumlanmasın. Halk “Eldeki bir daldaki ikiden iyidir” diyebilir!

14-28 Mayıs’tan sonra büyük bir umut yıkımı yaşandı. 29 Mayıs sonrasındaki gelişmeler umut yıkımını artırdı.

Ne kadar yüksekten düşerseniz, etkisi o kadar yüksek olur. Yüksek umuttan düşüş de o kadar ağır oldu. Daha ağırı, seçmenin o düşüşten sonraki durumuna müdahale edip gücünü toplamasını sağlayacak bir stratejik yönetim anlayışı devreye girmedi!

***

28 Mayıs’ın üzerinden üç aya yakın zaman geçti. Seçmenin umutsuzluk denizinde dalgalanması sürüyor. Bu dalgalanma tek tek müdahalelerle, toparlama girişimleriyle giderilecek bir durum değil.

Sadece yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya da örgütlenmesi gereken yeni bir heyecana gereksinim var. Bunun hiç de kolay olmadığını ama çok da kaçınılmaz olduğunu Anadolu’nun ve dünyanın pek çok yerinden Çeşme’ye gelenlerle konuşurken bir kez daha gördük.

Akkisar’dan gelen bir okur, “Yazılarınızı okuyorum. Hiiiç uğraşma... İçimde umudu ateşleyecek en küçük bir köz bile kalmadı” dedi.

Dediğini yaptık, içine umut kırıntısı koymak için uğraşmadık. Onun değerlendirmesinden devam ettik:

- Haklısınız... Umut zorla sokulmaz insanın içine. Sence bu umutsuzlukla nasıl yaşayalım? Ne yapalım?

Akhisarlı kardeşimiz, zor sorular dinlemekten yana değildi. Sözü şöyle tamamladı:

“İçimdeki boşluğu nasıl gidereceğim, onu da bilmiyorum... Çok kaygılıyım!”

İçimden “Hah yakaladım” dedim.

Sordum:

- Çok mu kaygılısın?

“Evet!”

- Çok sevindim!

“Nasıl yani?”

- Ya kaygısız olsaydın!

Soran gözlerle bakarken iletişimi yakalamıştık. Devam ettim:

- Bütün mesele kaygınızın devam etmesi. Kaygısız olmanız en kötüsü. Bu kaygının üzerine kuracağız yeni mücadele hattını... Bizi dinleyen bir yurttaş “pat” diye söze girdi: “Yaaa Mustafa Bey, bir şey kıpırdasa da peşinden gitsek...”

Sonra ona katılanlar oldu. Bütün umutsuzlukların ortasında “Bir şey kıpırdar mı” arayışı da vardı!

***

Gençlerle de ayaküstü sohbet ettik… Londra’da siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve felsefe okuyan bir üniversite öğrencisi, gelecek planlamasını Türkiye üzerine kurmayı istediğini ama bunun için hiçbir umut kırıntısı göremediğini söyledi.

Yurtdışını tercih eden gençleri Türkiye’nin geleceğine katmakla ilgili düşüncelerimizi bir başka yazıya bırakalım.

Lise üçüncü sınıf öğrencisi bir genç ise beklemediğim bir soru sordu:

-Bizim kuşaklar ülkemiz için nasıl bir hedefe sahip olmalı?

Soruyu yanıtlamak için eğitim sisteminden mi başlamalı, kuşaklar arası kopukluktan mı, yoksa gençliğin ülkesiyle bağlarına mı girmeli…

Aklımızdan bunlar geçerken, genç kesik kesik konuşmaya devam ediyordu:

-Başımızı derde sokmayacak bir hedeften söz ediyorum…

Tablo en baştan başlamayı gerektiriyor:

Umutsuzluğu ve hedefsizliği örgütlemek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları