Başbakan'ın 2013 Bütçesini Değerlendirmesi

04 Aralık 2012 Salı

Başbakanın ulusa sesleniş konuşmasında 2013 bütçesini değerlendirirken değindiği hususları deşifre ettiğimizde ilginç sonuçlar elde etmek mümkün.

\n

Büyük bir ülkeye, büyük bir millete, iddialı hedefleri olan bir devlet vizyonuna uygun bir bütçe, diyor Başbakan.

\n

Ülkemiz ve milletimiz büyüktür ve iddialarımız da yüksek olmalıdır. Ama tüketim ve ithalata dayalı bir büyümeyi sağlayacak bir bütçe, iddialı olmamıza ve vizyonumuza ne kadar uygundur, bunu tartışmak gerekir.

\n

Krizlerin faturası, hiçbir hatası olmayan, hiçbir kusuru olmayan vatandaşımıza yükletiliyordu, diyerek vatandaşın bugün korunduğunu iddia ediyor Başbakan.

\n

Krizlerin faturasında enflasyon, karşılıksız para basma ve artan vergiler nedeniyle vatandaş en büyük bedeli ödemiştir derken Başbakan doğru tespitte bulunuyor.

\n

Ama bir doğru daha var. AKP döneminde de adaletsiz gelir dağılımı, kaynakların aktarılmasında haksızlık, bütçe gelirlerinde dolaylı vergilerin yani vatandaşa ağır yük getiren vergilerin payının yüzde 70lere gelmesi, sık sık artan akaryakıt fiyatları, vatandaşın aldığı malların fiyatlarının devamlı artış göstermesi de vatandaşın belini büküyor. Bugün para basılmıyor, enflasyon yüzde 10ların altında ama buradan sağlanan avantaj başka politikalar nedeniyle hiçbir işe yaramıyor. Vatandaş yine sıkıntıda, yine belini doğrultamıyor.

\n

Bütçelerin işsizliğe çare bulması da beklenirken 3 milyon kişi hâlâ işsiz.

\n

Başbakan TCMB rezervleri ile her zaman övünmekte.

\n

2002 yılının sonunda 27.5 milyar dolar olan Merkez Bankası rezervinin şu anda 117 milyara yükselmesinin ekonomik krizlere karşı ülkeyi korunaklı hale getirdiğini, muhtemel dalgalanmaları vatandaş hissetmeden aşmayı sağlayacağını ortaya koyuyor Başbakan.

\n

Merkez bankalarının en önemli işlevlerinden biri, bastığı paranın dış değerinin istikrarını korumaktır. Bunun için altın ve dövizi rezerv olarak biriktirirler. Bu rezervleri ulusal para karşılığında satın alırlar. Yani para basar ve karşılığında altın ve döviz alırlar. Türkiyede olduğu gibi döviz borçlanarak da rezerv biriktirilebilmektedir.

\n

Dolayısıyla bu rezervler satın alınmış bir ürün stoku gibidir. Stokta durduğu sürece döviz sahibi ülkeye faiz ödenmiş olur. Yani bir anlamda emanet paradır veya varlıktır.

\n

Sıcak para çıkışı olsa, döviz talebi artsa bu emanet paralar, dövizler ulusal paraya dönüşür ki bunun sonucu devalüasyondur.

\n

Elbette paranın dış değerini kontrol etmek için merkez bankası rezervi iyidir. Ancak bu rezerv ödemeler dengesi fazlası verilmesi, ürettiğinizi satmanız, üretim ekonomisine sahip olmanız halinde bir varlıktır. Aksi halde cari açığı olan bir ülkede her an kullanılacak bir stok kalemidir.

\n

Bu nedenle çok fazla övünmemek ve bunu ekonominin sağlıklı olduğunun işareti saymamak lazımdır.

\n

IMFye borcun 2013te bitmesini, güzel bir gelişme olarak değerlendiriyor Başbakan.

\n

Sıcak paranın 100 milyar dolarları aştığı bir ülkede dış politikaya bağlı olarak hâlâ Katar ve Suudi Arabistandan sıcak para geliyorsa elbette IMFye ihtiyaç yoktur.

\n

IMFye borçlu olunmadığı ile övünülürken ateş gibi yakan sıcak paranın IMFden daha tehlikeli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

\n

Sıcak para IMFye ödediğimizden çok daha külfetli ve ülkemizden çok büyük bir serveti alıp götürmektedir.

\n

Tabii bunları söylerken IMFye mahkûm bir ekonomiyi savunmuyoruz. IMFye borcun olmaması veya borç alınmamasının yararlı sonucunu ortaya koyarken bunun yerine daha zarar verici sıcak paranın yarattığı tahribatı ortaya koymamanın bir çelişki olduğunu vurgulamak istiyoruz.

\n

Bu ihracat kalemi ile gururlanırken ithalattan hiç söz etmemek gibi bir durum.

\n

Ülkenin ekonomisinin bugünkü canlılığının borçlanarak tüketmekten kaynaklandığını hiç akıldan çıkarmayalım...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları