Piyasalar Bu Gerginliği Kaldıramaz

11 Haziran 2013 Salı

Gezi Parkı direnişinin sebebinin masum ve kabul edilebilir istekler olduğunu kabul edip toplumu germemek gerekirken Başbakan’ın Adana, Mersin ve Ankara konuşmalarında aşırı sertliği tercih etmesi ve dev mitingler yapmaya karar vermesi piyasalar için oldukça kaygı verici bir durum.
Ülkemiz ekonomik kırılganlık bakımından zaten hassas noktada; dolayısıyla bu gerginlik kırılmaya yol açabilir.
Dış borcu 300 milyar doları aşmış, bankaların da borcunun yer aldığı özel sektör borcu 200 milyar doların üstünde olan bir ekonomiye sahip ülkemizde gerginliğin artması alacaklıları tedirgin eder.
Piyasalar sıcak para ile pompalanmış iken kuş gibi ürkek olan bu paralar gerginlikten kaçıp giderler. Her gün 1 milyar doların gittiğini düşünün... Bu para çıkışına engel olamazsanız ciddi bir ekonomik kriz içine sürüklenmeniz çok yakındır.
Döviz kurlarındaki dalgalanmayı kurumların döviz satışı ile önleyemezsiniz. Özelleştirme İdaresi geçen hafta 300 milyon dolar sattı. Bu tür yöntemlere güvenerek dövizlerdeki dalgalanmaya dur diyemezsiniz.
Bu yıl büyümenin yüzde 3’ü geçmeyeceği tahmin edilirken bu gerginlik büyümenin daha aşağıda gerçekleşmesine sebep olabilir.
Yakın zamanda yatırım yapılabilir notu almış ülkenize bu gergin ortamda doğrudan yabancı yatırım gelmez. Zaten son bir haftada yabancı ülkelerde yapılan yorum ve analizler bu ihtimali destekliyor.
Başbakan toplumsal gerilimi çok kolay düşürebilirdi; ama hem gerginliği artırıyor hem de AKP’nin desteklenmesinin en önemli sebebi olan liberal ekonomi uygulamalarına kendisi balta vuruyor.
Olayların hazırlayıcısı olarak gördüğü bankaları
“faiz lobisi” olarak suçlayıp faiz indirimlerinden hoşlanmayan bu lobinin defterini düreceğini belirtiyor. Oysa bu lobiyi oluşturduğunu iddia ettiği özel bankalarda yabancı sermaye payının AKP döneminde yüzde 42’ye geldiğini unutuyor.
Faiz lobisine bu sert çıkışı gözleri dolu olarak dinleyen ve gururlanan gazeteci
Yiğit Bulut, faiz lobisinin Osmanlı’dan bu yana ilk kez büyük bir kayaya çarptığını söyleyerek Başbakan’ı destekliyor. Ama faizle yönetilen Türk ekonomisinde yüksek faiz ve düşük kur politikası ile yıllardan beri ülke dışına çıkan büyük kaynağı hangi lobilerin yarattığını, neden bu lobilere o zaman karşı çıkılmadığını açıklamıyor.
Sıcak para ile bu ekonominin finanse edilmesini, borçların artışı ve yüksek faiz-düşük kur politikasının ülkemize hayır getirmeyeceğini dile getirenler sürekli küresel ekonomiden kopuk, demode olmuş ulusalcı zihniyet olarak suçlandı.
Gelinen noktaya bakın ki faiz lobilerinin gücü yeni keşfedildi.
Başbakan’ın borsa spekülatörlerini de hedef noktasına koyduğu Ankara konuşmalarında borsadaki yabancı payının yüzde 70’lerde olduğunu düşünürsek iş ciddi demektir.
Bütün bunları değerlendirdiğimizde ekonomimizin, tırmandırılan toplumsal gerginlik nedeniyle bir krizle sarsılma olasılığı yüksek görünüyor.
Yapılacak iş, Başbakan’ın mitinglerden vazgeçmesi, gerilimi azaltması, ekonomi aktörlerinin kaygılarını gidermesi ve toplumun yumuşamasının sağlanması.
Başbakan’ın ruh hali ve çevresinde kendisine bu yönüyle sağduyulu görüşler vermeyen kişilerin bulunması -ki bu kişiler Başbakan’ın arkasında, zafer kazanmış kişiler gibi gülüp birbirlerinin fotoğrafını çekiyorlardı- gerilimin artacağından ve baştan beri eleştirdiğimiz borçla yönetilen ekonomimizin bir kaosa sürükleneceğinden kaygı duyuyoruz.
Başbakan’a ve çevresine
Halil Cibran’dan bir sözle sağduyu tavsiye edelim.
“Düşmanım yok, ey Tanrı, ama eğer bir düşmanım olması gerekiyorsa, gücü benimkine eşit olsun ki doğruluk tek başına galip gelsin.”
Unutmayalım düşman olmayan yüzde elli var. Onların sesine kulak verelim ki doğruluk galip gelsin...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları