Ulus Devlet Ve Ulusüstü Devlet (1)

05 Şubat 2013 Salı

Bugün ülkemizde ulus devlet anlayışının ayıplı hale gelmesinin ve ulusalcılığın utanılacak bir durum olmasının sebebi aslında etnik kimlik meseleleri değildir. Esas sebep uluslararası ekonomik anlayış değişikliği ve küreselleşmenin sonucu olarak ulusçuluk anlayışının ulus üstü çıkarlara aykırılık oluşturmasıdır.
Devletin ekonomide ağırlığının olması veya artması uluslararası çıkarlara aykırı olduğundan ulus devlet anlayışı zayıflatılmalı ve ulus üstü devlet bilinci beyinlere yerleştirilmelidir. Bunun da aracı askeri gücün ve etnik meselelerle devlet aygıtının zayıflatılmasıdır. Burada siyasal iktidar dikta gücünü artırırken devletin zayıflaması nasıl oluyor, diye çelişkiye düşmeyin. Siyasal iktidarın artan gücü ile devletin zayıflaması arasında doğrusal bir ilişki vardır. Çünkü küresel devlet anlayışının topluma kabul ettirilmesi için ulus devleti yönetenlerin tek güç olması gerekir.
Küresel ekonomik çıkarlar ulus devlet anlayışı ile çeliştiğinden ulus devletin moral ifadesi olan ulusalcılık ayıplanır hale getirilmiş; ulusalcılar geçmişe özlem duyanlar, etnik milliyetçi ve her şeye Atatürkçülük gözlüğünden bakanlar olarak kınanmaya başla
nmıştır.
Oysa durum öyle değildir. Tarihte devlet anlayışlarına bakıldığında ulus devlete karşı yapılan eleştirileri 21. yüzyılın küresel ekonomisinin doğurd
uğunu ve bu akıma kapılanların küresel aktörler tarafından yanıltıldığını görürüz.

\n

Devlet tanımı
ekonomik gelişmelere göre değişme
göstermiştir

\n

Hem girişimci, hem de düzenleyici olarak devletin ekonomide ağırlığının azaltılmasını öngören “monetarist”, “arz yanlı ve yeni klasik iktisatçı” anlayışının sonucu olarak devlet ekonomik, siyasal, kültürel ve toplumsal alanlarda mutlak egemen olmamalıdır. Bu mutlak egemenlik yani ulus devlet yerini ulusüstü değer ve ilkelerle sınırlandırılmış “sınırlı egemen devlet” anlayışına bırakmalı yani ulus devlet anlayışından uzaklaşılmalıdır. Bu anlayış bir anlamda Keynesçi devlet anlayışına da karşı bir anlayıştır.
Bilindiği gibi devlet, üzerinde mutabakat bulunmayan ve amaca göre tarif edilen bir soyut kavramdır. Liberal ve marksist doktrinde devlet siyasi ve ekonomik kavramlarla tanımlanırken, klasik devlet tanımı
Weber tarafından yapılmıştır; “Devlet, fiziki güç ve şiddet kullanılmasıdır.
16 ve 17. yüzyıllarda Kuzeybatı Avrupa’da doğan ulus devlet bir modern devlet anlayışıdır. Birlikte yaşama biçiminin siyasal iktidar tipini işaret eder.
Daha sonra devlet tanımlarında ekonomi belirleyici olmuş -ki devlet doğası gereği ne kadar siyasi ise o kadar da ekonomiktir- ve devletin ekonomiye katılımına göre tanı
mları yapılmaya başlanmıştır.
Buna göre başlarda savunma ve güvenlik gibi sınırlı sayıdaki toplumsal ihtiyaçları karşılayan minimal devlet modeli varken ekonomik değişim ve gelişmelere bağlı olarak karma ekonomiyi savunan müdahaleci sosyal devlet, aşırı müdahaleci sosyal devlet ve sosyalist devlet modelleri doğmuştur.

\n

Devlet
iktisadi bir
kurumdur

\n

Devlet modellerinin bu şekilde doğmasına sebep devletin siyasi olduğu kadar iktisadi kurum olmasıdır. Piyasalara ister müdahale etsin ister etmesin devletin en önemli fonksiyonu hukukun üstünlüğünü tesis etmektir. Çünkü piyasaların sağlıklı işlemesini sağlamak için gerekli düzenlemeleri yapan ve denetleyen en önemli kurum devlettir; bu nedenle devlet gerekli ortamı ve kuralları hazırlamalıdır.
Devam
edeceğiz...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları