2024’ün cinleri

24 Aralık 2023 Pazar

Bu, renksiz bir Noel. İtalya’nın pandemi Noelleri bile daha çekiciydi.

COVİD’in pençesindeyken hiç olmazsa ortak bir “Bu da gelir, bu da geçer”, “Bunu da aşarız” ruhu vardı. 

Pandemiden çıkış yılında “hayata yeniden tutunuş ve uyanış” damga vurmuştu. Roma’nın meydanları, Dante’nin İlahi Komedya’sından alıntılanan ilham verici “Ve böylece yeryüzüne çıkıp yeniden yıldızları gördük” yazılarıyla donanmıştı.

2024’e geleceğe dönük hiçbir olumlu duygu, beklenti ve umutla girilmiyor. Dünya, savaş yorgunu. Hayat pahalılığı, Türkiye’deki stratosferik düzeylere erişmese de hissediliyor. 

Sağ hükümet iktidarda yerini sağlamlaştırıyor. O kadar ki eski tüfek Cumhurbaşkanı Mattarella kendsini şöyle mesajlar vermek zorunda hissediyor: 

“Siz siz olun, demokrasi ve özgürlükleri çantada keklik saymayın!”

Velhasıl keyif yok ve bu Noel atmosferine de yansıyor. 

Corriere della Sera yazarlarından Carlo Baroni örneğin bu bezgin ruh halini “Noel’den de usandık” diyerek anlatıyor: “Vitrinlerin (tekrarlanan) ışıkları ve hediyeler de sıkıcılaştı. John Grisham’in Noel’i Atlamak/Skipping Christmas romanı misali bir rutine düştük. Neyi kutladığımızı unuttuk ve büyü bozuldu. Çağın anahtarı da bu: büyüyü yitirmek.”

BOND’U ANIMSADIM

İtalyan başkentine Noel arifesinde hareket getiren biricik olay, Meloni sağının Castel Sant’Angelo/Sant’Angelo Kalesi’nde düzenlediği Atreju festivali oldu. 

Geçen hafta da (Atreju, Sağnak 17 Aralık) bahsettim...

İtalyan sağının her yıl düzenlediği bayrama uluslararası isimler de katılıyor. Bu yılın yıldız konuğu Elon Musk’tı.  

Musk, imparator Hadrianus’un da mozolesi olan heybetli Sant’Angelo Kalesi’nin yamacında kurulan devasa Atreju çadırında, bir saate yakın bir söyleşi verdi. 

Meloni dahil çadırdaki herkesin nefesini tutarak dinlediği söyleşiyi izledim ve beynim yandı. 

Türkiye’nin Seçil Erzan, hakem yumruklayan başkan, Şeyh Sait’le bulandırılan gündem girdabında Elon Musk konuları, bilimkurgu gibi kalıyor. 

Ama mevzu tam da bu: Eşiğinde bulunduğumuz ve bilimkurgudan farksızlaşan, soru işaretleriyle dolu, ürkütücü yeni dünyayı anlatıyor Musk.

Musk yalnız en zengin değil dünyanın en güçlü adamı artık.

Musk’ı dinlerken bu yüzden hep James Bond filmlerinde evrene hâkim olmaya çalışan süper güç ihtiraslı, gözü dönmüş karakterleri düşündüm. 

Musk tam da böyle biri. Zeki ve bayağı deli. Bunu ben söylemiyorum. Musk’ın bestseller biyografisinin yazarı Walter Isaacson söylüyor. 

Otizm sınırlaındaki çocukluğu, ırkçı apartheid Güney Afrika’sında, kendisine psikolojik şiddet uygulayan bir babayla geçmiş. Halen de bipolarmış. Büyük keyif salınımlarından, içine şeytan kaçan modlara savrulabilirmiş... 

ALAADİN’İN LAMBASI MİSALI

Musk’ın en hafif deyimle dengesiz olduğu belli. Roma’ya çeşitli kadınlardan yaptığı 11 çocuğunun en küçüğü X’le geldi. 

Meğer en sevdiği harf “X”miş. 

SpaceX’i ve Twitter’ı mühür gibi adeta “X” lemesi bu yüzden. 

En sevdiği ve yanından ayırmadığı maskot oğluna da bu yüzden imparatorluğunun herhangi bir uzvu gibi “X” adını vermiş. 

Dünyanın önde gelen sağcıları şimdi bu adamdan feyzalıyor. 

Roma’da da Musk saplantılı şekilde nüfus daralmasından yakındı. “Çocuk yapın!” buyurdu: “Yatırım yapacak olsam fabrikalarımda kim çalışacak? Bize daha çok İtalyan lazım” dedi. 

Geldiği “apartheid” evreninin esintileriyle görünen o ki “insan”ı damardan beyaz adamla eşitliyor. Göçmenleri adamdan saymıyor. 

Nüfus daralmasına kafayı o kadar takmış ki, insanlığın birkaç kuşakta bitebileceğinden dem vuruyor.

BM raporlarında oysa dünya nüfusunun 2100’e değin artacağı söyleniyor. Ama ne ki Musk’ın kafasında uygarlığı yalnızca beyaz adamla özdeşleştirmek gibi bir altyazı var. Üçüncü dünya nüfusunu bu yüzden umursamıyor.

Uygarlığın (beyaz adam uygarlığının!) kendisini sürdürebilmesi için illaki başka gezegenlere genişlemesi gerektiğini savlıyor. 

“Çok gezegenli varlıklara dönüşmemiz şart” diyor, “Aksi halde meteorlarla yok olan dinozorlar gibi sonumuz gelebilir”.

Musk’ın tatlış tatlış anlattığı bu söylemlerin en çarpıcı olanı yapay zekâ/artificial intelligence (AI) hakkında:

“AI’ın yüzde 80’i yararlı, yüzde 20’si zararlı” diyerek üsteliyor: “AI kamuoyunu ve sandığı yönlendirmek için doğru evet kullanılabilir. Ama AI’dan kaçamayız. AI, bir bolluk çağı açacak. Aklınızdan geçen ne varsa Al ile elde edebileceksiniz. AI sihirli cininiz gibi olacak. Ama dikkat etmek lazım. Sihirli cin hikâyelerinin hepsi iyi bitmez. Ne isteyeceğinizi iyi bilmelisiniz. AI icraatlerinin ahlak sınırlarında kalması için son kertede hakemler devreye sokulabilir!”  

Burada ağzı burnu dağıtılan hakem Halil Umut Meler aklıma geliyor.   

AI robotları da böyle acaba hakemlere saldırır mı?

Matrix dünyasına doğru hızla yol alıyoruz. Ve “X” mühürü taşıyan bir numara, dünyanın tüm önde gelen sağ liderleriyle kol kola giriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları