İlham veren çınar: Annem

30 Nisan 2023 Pazar

Sevgili okurlar bugün Cumhuriyetle yaşıt annemin doğum günü. 

Sevdiklerimize bir yaştan sonra verebileceğimiz en büyük armağan: “Zaman”

İzninizle bugün bütün günü onunla geçirmek istiyorum... 

Guardian’da bir süre önce annem gibi yüz yılı deviren okurlara ilişkin bir röportaja rastladım. 

“Yaşam uzuyor” diyordu yazı; “Geçmişte 100 yaşını aşan kişilerin sayısı parmakla sayılacak kadar nadirken son on yılda yüzde 65 oranında arttı... Uzun yaşamın sırrı nedir ve geleceğin 100’lüklerine sunacağınız tavsiyeler nelerdir diye onlara sorduk. 100 yaş üzerindeyseniz ya da etrafınızda böyle tanıdıklarınız varsa lütfen bize yazın” diyerek devam ediyordu. 

Geçen şubatta derken bu araştırmayı yayımladılar. 

100 yaş rekorunu kıranların çoğu, benim evde neredeyse bire bir annemde izlediğim özellikleri paylaşıyordu: 

“Yaşamla bağınızı, ilginizi, merakınızı asla kaybetmeyin” diyorlar, “aile bağlarının gönül ısıtan sıcaklığından” bahsediyorlar; “okumanın ve beyin hücrelerini çalıştırmanın” vazgeçilmezliğinden, “akan zamana ayak uydurmanın” öneminden, “sosyalleşmenin” hayatiliğinden, “geçmişe takılıp kalmamanın ve güne odaklanmanın” elzemliğinden, “dengeli beslenme yanında keyfi de bu arada ihmal etmemenin” gerekliliğinden ve yaşam piyangosunda elbette ki güçlü genlere isabet etmenin şansından dem vuruyorlardı.

Annemde bunların hepsi var. 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin ilk dönem mezunlarından olduğundan bir defa özgüveni tavan. Yaşamı boyu entelektüel ilgisini ve merakını sürdürdü ve hiç yitirmedi...

Birkaç ay öncesinde gözleri bozulana dek abartısız iki günde bir, bir kitabı yutarcasına devirirdi. Biyografiler ve otobiyografileri her daim tercih etti. 

En sevdiği yazarlar başta Yaşar Kemal olmak üzere Zülfü Livaneli, Hıfzı Topuz, Ayşe Kulin, Osman Balcıgil ve Ahmet Ümit’in kitaplarını eksiksiz okuduğunu söyleyebilirim. 

Gazeteleri düzenli takip eder. Yazı günüme rastladığında, hiç kaçmaz güne benim yazımla başlar ve eleştirilerini sakınmaz. Benden beklentisi -yaşamın her alanında olduğu gibi- ilkokuldan beri hep yüksektir.  

TV’de en ilgisini çeken kanallar haber ağırlıklı olanlar ve kelime oyunları ile son yıllarda “Kim Milyoner Olmak İster” gibi programlar olageldi...  

Yarışmacılarla beraber sorulara her fırsatta interaktif cevap yetiştirir, çoğu kez katılımcıların cehaletine sinirlenir. Parmakla hesap edemediğim lise yıllarından kalma coğrafya bilgileriyle beni daima afallatır ve “Bizim zamanımızda bunlar bilinirdi” diyerek hayıflanır.  

‘KİMSE TAHAKKÜM KURAMAZ!’

Buna karşın nostaljiye hiç saplanmaz ve yeniliğe daima açıktır. 

Dünyanın dört bir yanından benimle WhatsApp üzerinden konuşabilmek için 90’lı yaşlarında akıllı telefona geçmekte tereddüt göstermemiştir. Yurtdışına son seyahatini gene beni görmek adına üç yıl önce İtalya’ya yapmaktan çekinmemiştir.

“Yabancı”dan ve “farklı olan”dan hiç çekinmez, şartlanma ve önyargıyla kimseye yaklaşmaz.

İstanbul’un Konstantiniyye döneminde doğmuş olduğundan mülti-külti ortamlar onun doğal habitatıdır. Her din ve kültürden kankileri vardır. Seyahate bayılır. Dünyayı merak eder. Antenleri hep açıktır.

Kişiliği, başa çıkılması olanaksız kertede bağımsızdır. 

Çocukluğumda ağzından sıklıkla duyduğum “Benim üzerimde hiç kimse tahakküm kuramaz!” cümlesi daima kulağımdadır. 

Pandemiye değin haftada bir kez kuaföre gidip arkadaşlarıyla bir araya gelmeye öteden beri bayılmıştır. Kendine bakmayı ihmal etmez ve bakımsız insanı sevmez. 

Benim böyle ilelebet sürüp gideceğini varsaydığım bu mucizevi süreç, pandemiyle ne yazık ki akamete uğradı...

İki buçuk yıl eve kapanmasına karşın COVID ne yapıp edip bu yılbaşından önce annemi de buldu. Hastalığını izleyen sağlık sorunları sonucunda annem geçen ay düştü ve kalça kemiğini kırdı.

Bir aylık hastane faslından sonra eve ancak dönebildik. 

Çok acılı ve ıstıraplı geçen dönemde annemi başarılı bir ameliyatla yeniden ayağa kaldıran ortopedi cerrahı Prof. Dr. Erkal Bilen ve ekibine; bu yaştaki bir hastaya başarıyla genel anestezi uygulayan anestezist Prof. Ufuk Topuz’a, ameliyat sonrasını özenle izleyen iç hastalıkları uzmanı Dr. Edvin Murrja’ya,ortopedi katının tüm özverili, şefkatli hemşirelerine ve adım adım anneme yeniden yürümeyi öğreten fizyoterapistimiz Ahmet İslam’a bu meyanda teşekkürlerimi sunarım.

Bugün özetle çift bayram yaşıyoruz.

Hem eve dönüşümüzü, hem doktorların “savaşçı” kimliğiyle tanımladığı bir Cumhuriyet çınarının yeni yaşını kutluyoruz. 

Bundan sonraki sınavımız 14 Mayıs. 

TV karşısında seçim haberlerini hâlâ büyük heyecanla izleyen annem muhtemelen sandığa gidemeyecek. Ama Atatürk’ün cenazesini görmüş biri olarak en büyük arzusu bugün “Millet İttifakı”nın zaferine tanıklık edebilmek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları