Kime güvenelim?

25 Mayıs 2024 Cumartesi

İnsan bazen kime, neye, hangi kuruma güveneceğinde şaşkına dönüyor:

Günlerdir değil, aylardır tüm dünyanın gözü önünde İsrail, Gazze’de katliam yapıyor. Anne, çocuk, genç, yaşlı demeden sivilleri öldürüyor.

İsrail’deki vicdanlı insanlar başta olmak üzere, her ülkede -İsrail’in en çok güvendiği ABD ve onunla yarışan Almanya, İngiltere dahil neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde- on binler, yüz binler ayakta. Özellikle de ABD’deki üniversitelerde gençler bu katliam eylemlerini protesto ediyor. Ülkelerinin yöneticilerini İsrail’e destek olmaktan vazgeçmeye çağırıyor ama hiçbir devletten etkin bir önlem gelmiyor.

Yapılan sadece, yarım ağızla İsrail’e, “Rica ediyoruz, lütfen artık sivilleri öldürme” türü bir -neredeyse-yalvarıştan ibaret. Özellikle ABD Başkanı Joe Biden’ın ortaya koyduğu görüntü hazin. Acizlik içindeki bir yaşlının sızlanmalarını andırıyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin başsavcısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile HAMAS’ın siyasi lideri İsmail Haniye hakkında tutuklama kararı verilmesini istedi diye, başsavcı hakkında özellikle Netanyahu ve taraftarlarınca denmedik laf kalmadı. Oysa dünyadaki barışı ve düzeni korumak amacıyla kurulmuş koskoca bir Birleşmiş Milletler Teşkilatı var. Onun en güçlü organı olan Güvenlik Konseyi bile işe yaranmadı. Çünkü konseyin alacağı kararlar, İsrail’in -günümüzde Netanyahu’nun- “ağa babası” konumundaki ABD tarafından veto edilerek engellendi.

Bu durumda kime, hangi kuruma ya da kişiye güvenebilirsiniz?

Sadece İsrail’in işlediği suçların göz ardı edilmesi değil, doğruca bizi de ilgilendiren benzeri bir durum var:

Biliyorsunuz Gezi olayları bahane edilerek hapiste tutulan -başta Osman Kavala olmak üzere- yedi kişi tamamen haksız yere özgürlüklerinden mahrum haldeler. Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi iki kere, “derhal serbest bırakılması gerektiği” kararını verdi. Ama Türk hükümeti duymazdan geldi.

Öte yandan Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanı iken 2016 yılından beri Edirne cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş hakkında da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, aynen Kavala konusunda olduğu gibi “derhal serbest bırakılması” kararı verdi. Türkiye ona da hiç aldırış etmedi. Üstüne üstlük, Kavala’ya müebbet ve Demirtaş’a 42 yıl yeni hapis cezaları verildi.

Bizim 1987 yılında Avrupa Konseyi’ne verdiğimiz bir senede göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyacaktık. Eğer uymazsak konseyin bakanlar komitesi yaptırım uygulayacaktı. Ama geçen ay Avrupa Konseyi’nin iletişim direktörü Daniel Höltgen bir açıklama yaptı ve Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama niyetinde olmadığını ilan etti.

Oysa ondan tam 33 gün önce aynı kurumun yani Avrupa Konseyi’nin insan hakları komiseri Dunja Mijatovic -yani Höltgen’in üst düzey konumundaki görevli- Türkiye’de insan hakları ihlallerini tek tek ve ağır bir dille eleştirmiş, Türkiye’de hukukun üstünlüğüne (AİHM kararlarına) uyulmadığını ilan etmişti.

Avrupa Konseyi’nin de kendi kurallarını görmezden geldiği bir ortamda hangi kişiyi, kurumu ya da uluslararası örgütü güvenilir sayabilirsiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bahçeli 15 Haziran 2024
İyi ki normalleşiyoruz 1 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları