Köprüleri atmak doğru mu?

09 Aralık 2023 Cumartesi

“Adına ittifak dedikleri manda ve himaye tuzağına geçit vermeyeceğiz. Ölümü gösterip sıtmaya razı eden bu maskeli baloya boyun eğmeyeceğiz. Başkasının siyasi senaryolarında figüran olmadan, özü başımıza birlikte bir ve müstakil olarak vereceğiz.

(...) Yüzümüze gülüp tetikçilerini üzerimize salanları göreceğiz.”

Kendisine “ittifak” değil, önümüzdeki yerel seçimde, iki parti örgütlerinin oradaki seçimi kazanabilmek için kendi inisiyatifleriyle “işbirliği” yapmasına izin verilmesini isteyen CHP genel başkanına tokat atar gibi bir üslupla söylenmiş olan bu sözler, son salı günü parti meclis grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e ait.

Konuya girmeden Akşener’in, 3 Mart 2023 günü, altılı masaya isyan edip partinin genel idare kurulundan, bu hareketi için onay aldıktan sonra kamuoyu karşısına geçip söylediklerini anımsamakta yarar var:

“En sonda söyleyeceklerimi, en başta söyleyeyim: Geldiğimiz noktada İYİ Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya, mecbur bırakılmış, tıpkı yıllardır, Türk milletine yapıldığı gibi ölüm ve sıtma arasında, bir tercihe zorlanmıştır. Ve elbette, buna boyun eğmeyecektir. Sağduyusunu azme çevirecek, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş, devşirme bir siyasetin, hınk deyicisi olmayacaktır.

Görüldüğü gibi Akşener, kendisini veya İYİ Parti’yi tuzağa düşürmek için çember içine almaya çalışan birtakım düşmanlarla mücadele etme zorunda kalmış gibi bir korku içindedir veya zaman zaman öyle bir kâbus görüyormuş gibidir.

Esasen 3 Mart günü söyledikleriyle son grup toplantısında dile getirdikleri birbiriyle tıpatıp uyum içinde olan sözlerdir. Nitekim Akşener 3 Mart’ta konuşmasına şöyle devam etmişti:

“(...) Anlamış olduk ki kişisel ajandalar uğruna mubah sayılan kuyruklu yalanlar, milletin kazandığı bir büyük hakikate tercih edilmiştir. (...) Ne bir kumar masasında ne de bir noter masasında olacağız. 85 milyonun geleceğini kişilerin tahakkümüne teslim edip tehlikeye atmayacağız.”

Akşener, bunları söyledikten sonra Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’na, kendi partilerinin hiyerarşisine başkaldırıp, “cumhurbaşkanı adayı” olmayı önerirken de bu iki belediye başkanını şu sözlerle övmüştü:

“(...) Tüm engellemelere rağmen çok çalıştınız. Görevinizi en iyi şekilde yaptınız. Milletimizi enkazın altında bile yalnız bırakmadınız. Ne mutlu size ki milletimiz gayretlerinizi gördü, yanınızda durdu. Milletimiz samimiyetinizi anladı, başının üstünde taşıdı. Milletimiz sizleri sevdi, bağrına bastı. (...) (Milletimiz) Size de ateşten bir gömlek giymeyi vazife kılmıştır. Bu vazife, Cumhuriyetimizin yeni asrının şafağında yepyeni bir sayfa açma vazifesidir. Bu vazife, sadece bir dayatmayı değil, topyekûn bir dayatmacılığı yıkma vazifesidir.”

Akşener kendi dilindeki yakıcı üslubu görmeden başkalarına -bu olayda CHP’ye- ağır sözlerle yüklenmeyi tercih etmektedir.

Tamam siyasette ihtilaflı durumlar, gergin dönemler yaşanır ama muhatabı suçlarken yarın öbür gün koşullar değişirse tekrar yan yana gelme ihtiyacı doğacağını da düşünmek gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları