Olaylar Ve Görüşler

AKP döneminde Türkiye ve AB - Dr. Sibel ÖZDEMİR

05 Ocak 2022 Çarşamba

Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik hedefinin başta gençler olmak üzere toplumun yüzde sekseni tarafından desteklenmesi önemlidir. Ancak en başından itibaren inişli-çıkışlı ve uzun ince bir yol olan bu süreçte, AB ile katılım müzakerelerinde yaşanan gerilemelerin hızla artmasının bir sonucu olarak sadece geriye gidişlerin değil kurumsal yapılardan kopuşların da yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. 

Oysa 1999 Helsinki Zirvesi’nin ardından önemli reformların hayata geçirilmeye başlanmasından üç yıl sonra iktidara gelen AKP, AB ile tam üyelik müzakerelerine önemli ölçüde hazır bir Türkiye devralmıştı. Süreci iyi değerlendirmeyen AKP iktidarının özellikle son on yılında ulusal, stratejik ve uzun vadeli dış politika çizgisi terk edilerek şahsi ve kısa vadeli kazanımlara indirgendi. Bu tercihin ilişkilere yansıması üyelik müzakerelerinden uzaklaşma oldu. Türkiye, aday ülke statüsüne rağmen AB belgelerinde “üçüncü ülke” “komşu ülke” olarak nitelendiriliyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte ise partili ve taraflı cumhurbaşkanı uygulamalarından kaynaklı olarak, güçler ayrılığı, bağımsız-özerk kurumlar, denge-denetleme, yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlüklerdeki ciddi geriye gidişler ilişkilerde sorun alanları ve açmazlar olarak karşımızda duruyor.

KAZANIM YOK, KAYIP ÇOK

Bu geriye gidişlere ve beklentilere karşı her ne kadar reform paketleri ve eylem planları açıklansa da temel beklentiler uygulamalara yansımadı. Bir taraftan reform paketleri gündeme getirilirken diğer taraftan da “Talimat verdim” “Bu can bu bedendeyken” veya “AİHM kararlarını tanımıyoruz” denildiğinde reform paketlerinin AB nezdinde ise bir inandırıcılığı veya somut karşılığı olmadı. Güven kaybı, belirsizlik ve öngörülemezlik ilişkilere hâkim oldu. İç politikaya dönük dönemsel kazanımlar elde etme hesabıyla yürütülen bilinçli dış politika tercihleri neticesinde katılım müzakereleri durdu. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın gündemde olduğu bir süreçte Gümrük Birliği Anlaşması’nın modernizasyonu yapılamadı. 18 Mart Mutabakatı’yla mültecilerle ilgili verilen söz ve taahhütlerimizi yerine getirirken 72 kriterden 6’sı tamamlanamadığı için vize serbestisi hakkı elde edilemedi. Bu tablo sahada ve masada “güçlü Türkiye” savının AB sürecinde bir karşılığı veya kazanımının olmadığını ortaya koyuyor.

İktidarın bu başarısızlıklara ek olarak, çekincesiz imzalanan, insan hakları ve kadın hakları konusunda önemli bir eşik olan ve kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da yeni bir sorun alanı yarattı. Dolayısıyla başka bir uluslararası anlaşma olan Paris İklim Anlaşmasını onaylarken, aynı zamanda bir başka uluslararası sözleşmeden bir gece yarısı, gerekçesiz ve şahsi bir kararla çıkılması Avrupa nezdinde ve uluslararası alanda yeni çelişkilere ve güvensizliklere yol açtı.

İTİBARLI ZEMİN

16 Aralık 2021 tarihli AB Liderler Zirvesi’nde AB’nin genişlemesiyle ilgili yayımlanan Sonuç Bildirgesi ile Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya devam ettiği, katılım müzakerelerinin durma noktasına geldiği ve yeni bir faslın açılması ya da kapanmasının söz konusu olmadığının altı çizildi. Bu tutuma karşı on dokuz yıldır muhalefetin tam desteğiyle müzakereleri yürüten siyasi iktidarın, çözülemeyen sorunların kaynağı ve müzakerelerde yaşanan tıkanmanın nedeni olarak salt AB’nin “çifte standardı, ikiyüzlülüğü, siyasi tavrı” gibi gerekçelere sığınması kabul edilemez. Çünkü bu yaklaşım, özellikle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu döneminde süreci yönetmedeki başarısızlıkların, geriye gidişlerin tartışılmasını ve özeleştirisini yapmayı engellemektedir. AB kurumsal yapılarına ve üye ülkelere haklı tezlerimizi kabul ettiremeyen ve bu başarısızlıkları ortadayken muhalefeti tek yanlı tutum almakla itham eden Dışişleri Bakanı, bütçe görüşmeleri sırasında katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılmasına dönük samimi ve güçlü bir yol haritasının olup olmadığı sorumuza bir yanıt veremedi.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında CHP olarak, müzakereleri yürütme görevini üstlendiğimizde gerçek anlamda bir siyasi iradeyi ve reform programını ortaya koyarak AB ile karşılıklı güvene dayalı, adil, eşit ve itibarlı bir üyelik zeminini kurma kararlılığını ortaya koyacağız.

DR. SİBEL ÖZDEMİR

CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ 

AB UYUM KOMİSYONU ÜYESİ 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları