Olaylar Ve Görüşler

Biltmore Oteli Cinayeti üzerine - Dr. Hüseyin SERT

11 Ağustos 2023 Cuma

İki Türk diplomatının 27 Ocak 1973’te ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yetmiş yedi yaşındaki bir Amerikan (aynı zamanda Osmanlı, Rus ve İran) Ermenisi tarafından katledilmesi TRT’nin yeni dijital platformu Tabii’de yayımlanan altı bölümlük bir doku-dramada işlendi. 

Atilla Dorsay 2014’te Fatih Akın’ın Osmanlı Ermenilerinin tehcir edilmesiyle birlikte yaşananları hikâye eden Kesik (The Cut) filmini yorumlarken “1915 Olayları Yine Filmini Bulamadı” başlığını atmıştı. 1973 Biltmore Oteli Cinayeti de yüzyılı aşan Türk-Ermeni çelişkisini nitelikli bir şekilde kavrayışımıza katkı sunacak bir yapım olma becerisinden mahrum görünüyor. 

Dizinin yayımlandığı platformdaki pek çok dizinin içinde uyarlamalar ve dönem anlatıları önemli bir yer tutuyor. Bu projelerin neredeyse tamamı ülkedeki siyasi iktidarın gündemlerine sanatsal üretim yoluyla zemin kazandırmayı amaçlıyor. 

(Dijital platformda yayımlanan Biltmore Oteli Cinayeti dizisinden bir sahne.) 

ÖĞRETİCİ NİTELİK

Biltmore Oteli Cinayeti yapımını ziyadesiyle ilginç kılan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan ve sıklıkla hedef aldığı bir mesleğe yönelik bir siyasi cinayetler dizisinin ilk örneğini konu ediyor olması.

TRT, 1986’da Duvardaki Kan dizisiyle bu kez Talat Paşa’nın Soghomon Tehlirian tarafından öldürülmesini merkeze alan bir yapıma imza atmıştı. O yıllarda Türk diplomatlarına yönelik yaralanma ya da can kayıplarıyla sonuçlanan saldırılar sıklıkla yaşanıyordu. Muhtemelen böyle bir konjonktürel arka planda hazırlanmamış olması nedeniyle Biltmore Oteli Cinayeti, Duvardaki Kan’a göre daha az propagandist bir dil içeriyor. Yine de dizi herhangi bir siyasi konuda Türkiye’nin resmi tutumunu yansıtan yapımların kimi özelliklerini belirgin bir şekilde barındırıyor. 

Özellikle ilk bölümde Mehmet Baydar ve Bahadır Demir karakterleri arasındaki diyaloglar gündelik bir sohbetten ziyade birer siyasi konuşma metnini andırıyor. Dizi boyunca görüşlerine yer verilen Christopher Gunn ise 1915’te yaşananlara ilişkin Türkiye’nin anlatısıyla uyumlu çok az Amerikan akademisyeninden biri. Gunn’ın dışında projenin yapımcısı, gazeteci İbrahim Altay, emekli diplomat Şefik Onat ve Baydar-Demir cinayetlerini inceleyen Unutulmuş Bir Suikastın Hikâyesi adlı kitabın yazarı, akademisyen Haluk Şahin’in aktarımlarına başvuruluyor. Şahin, Bahadır Demir’in arkadaşı olması sebebiyle aynı zamanda olayların tanığı olarak da nitelenebilir. 

Dönemin başkonsolosluk sekreteri ile Bahardır Demir’in kendisi de daha sonra büyükelçi unvanını elde edecek bir diplomat olan eşi Sina Baydur’un anlatılarına başvurulması yapımın öğretici niteliğini güçlendiriyor. Baydur daha önce de cinayete ilişkin anılarını “Kayıt Dışı Anılar: 20 Diplomat Anlatıyor” kitabında kaleme almıştı.

Biltmore Oteli Cinayeti’nin anlatı ve aktarımların ağır bastığı bir belgesele dönüştüğü görülüyor. Cinayete giden olaylara daha az yer verilirken özellikle son üç bölüm neredeyse tamamen Yanıkyan’ın yargılanması ve Savcı David Minnier’in performansına ayrılıyor. Bu bölümlerde Minnier, maktuller ve Türkiye tarafı lehine olan tavrı sebebiyle çok öne çıkarılsa da Amerikalı hukukçunun ilerleyen yıllarda 1915’te yaşananların duruşmalarda tartışılmasını reddetmekten duyduğu pişmanlığı dile getirdiğini not etmek gerekir. 

(1973 yılında Biltmore Oteli’nde katledilen diplomatlarımız Mehmet Baydar (solda) ve Bahadır Demir (sağda).)

DÖNEM ÇALIŞMASI

Türk-Ermeni geriliminin hangi evresini ele alıyor olursa olsun, bu konuyu ele alan yapımların neredeyse tamamında bir ya da birkaç sahneyle 1915-1923 arasında yaşananlara atıflar olur. Burada da 1915 Tehciri ve “Operasyon Nemesis” kapsamında I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni yöneten belirli kişilerin öldürülmesine yoğun bir atıf bulunuyor. Ayrıca Türkiye Ermenilerinin lideri Patrik Maşalyan’ın yer alması ise dizinin en propagandist anlarının belki de başında geliyor.

1973 Biltmore Oteli Cinayeti sığ ve birbirini sıklıkla tekrar eden Türk dizi sektöründe bir dönem çalışması zahmetine girmesiyle dahi ilgiyi hak ediyor. Uzmanları mutlaka hatalar bulacaktır ama konu edindiği yılların görsel atmosferini yansıtma becerisiyle özenli bir çalışma yürütüldüğünü de gözlemlemek mümkün. Hafızasıyla gerçekleştirdiği en büyük eylem unutmak olan Türk toplumuna tanıklar ve araştırmacılar eliyle küçümsenmeyecek bir belgelik imkânı da sunuyor. Yine de yapım, ancak çok yakından ilgililerin ve siyaseten tümüyle aynı pozisyonda olanların sonuna kadar sadakatle takip edebileceği bir anlatım gücüne ve sürükleyiciliğe sahip.

DR. HÜSEYİN SERT



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları