Olaylar Ve Görüşler

Bir fikir adamı ATATÜRK - Gülizar Biçer Karaca

15 Kasım 2023 Çarşamba

2 Ekim 1922’de İzmir’den Ankara’ya gelen Atatürk; garda büyük bir kalabalık tarafından karşılanır. Karşılamadaki pankartlarda şu sözler yazılıdır: “Bin yaşa, Gazi Paşa.”

Ölümünün üzerinden geçen onca sürede Mustafa Kemal Atatürk, dünyada ve ülkemizde hâlâ bir değerdir. İmparatorluk çökerken ve Cumhuriyet doğarken varlığıyla, yön verişi ve belirleyişiyle dönemine damgasını vuran büyük bir liderdir.

100 yıl sonra yaşadıklarımız gösteriyor ki fikirleri doğruluğunu asla kaybetmeyen, defalarca test edildiği üzere zamandan bağımsız, yanılmayan, yol gösterici, günceli açıklamaya aracı ve ölümsüzdür.

‘Sembol adam’

Modern Türkiye’nin şekillenmesinde; bireyi ve toplumu yüceltmeye yönelik, özgürlük ve çağdaşlık ekseninde geliştirdiği kurucu felsefenin düşünsel temelleri bugün hâlâ tartışılmaz.

Ralph Waldo Emerson’ın Thomas Carlyle’dan ilhamla geliştirdiği ifadelerle “representative men” yani “sembol adamlar”dandır.

Onu çağının diğer liderlerinden ayıran özelliği; kurduğu Cumhuriyet’in dayandığı “modernleşme, laiklik, Aydınlanma, halkçılık, yurttaşlık, özgürlük” gibi ilkeleri bir politik praksis haline getirmesidir. Yeni Cumhuriyete çizdiği bu “mega çerçeve” onun liderliğini pekiştirirken aynı zamanda onu avangart yapar.

Kişisel gelişimini oturttuğu entelektüel zemin, devlet kurma aşamasındaki düşünce sistematiği onu türevleri arasında bir dehaya dönüştürürken onun hep tarihin doğru yönünde olmasını sağlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk reel politika içerisinde, seçimle iş başına gelip bir ülke, bir rejim, bir devrim var etmemiştir. Bir imparatorluğun yıkıntıları üzerine kurduğu ve bugün 100. yaşını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin neredeyse yoktan var edildiği (creatio ex nihilo) abartı sayılmaz.

İdeolojik duruş

Askeri dehasıyla kazandırdığı İstiklal Harbi ve siyasi dehasıyla kurduğu Cumhuriyetle Atatürk; İslam coğrafyası dahil, sömürge haline gelmiş halkların rehberi olmayı başarmış; Hindistan’da J. Nehru’dan, Pakistan’da Muhammed İkbal’e birçok liderin rol modeli haline gelmiştir.

Selanik’te başlayan öykü Ankara’da Cumhuriyete uzandı. Çeşitli rollerle tüm sürecin en önemli bileşeni oldu. “Gazi Paşa” askerlikten siyasete, başöğretmenliğe; dinden dile, hukuka, yeni bir tarih anlayışına, arkeolojiye, antropolojiye, kılık kıyafete, kültüre, sanata, müziğe kadar uzanan devrimlerin öncüsü, tarihimizin büyük devrimcisi oldu.

O, kurucu felsefenin özü, cisimleşmiş haliydi. Onun dünya görüşünde erken dönemlerinden itibaren “terakki”, ”teceddüt”, “Batı” gibi kavramlar hep önemliydi ve birbiriyle iç içeydi.

Cepheden cepheye geçen ömür, 1908’den 1923’e ve sonrasında süren devrimleri görmek, örgütlemek onun varlığının en önemli parçasıydı. Kaçmayı değil, Cumhuriyeti kurmayı, işgalleri sonlandırıp özgür olmayı seçti.

Başka bir deyişle -kulaklara abartı gibi gelse de- 600 yıllık bir imparatorluk tarihinin evrimini sağlayan Atatürk’ün lider olmadığı bir Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşına gelmek şöyle dursun, kuvvetle muhtemel ki doğmayacaktı bile...

1924 yılında dönemin Vakit gazetesine verdiği mülakatta geçen “Türkiye’de Cumhuriyet vardır, Cumhuriyetçiler vardır” sözü onun ortaya koyduğu ideolojik tercihin iddiasını göstermektedir. Bugün 100 yaşını kutladığımız cumhuriyet bir kez daha onun tarihin doğru yönünde olduğunun göstergesidir.

İlerici anlayış

Havza’dan Sivas’a, dünden bugüne bize bir yol sunuyor Atatürk. Bugün bütün tükenmişliği kanıksayanlara, yok edilenlere-yok sayılanlara bir yol sunuyor. Bugün daha derinden ve tarihten sesleniyor. İşgallerden Lozan’a, son bulan köhne Osmanlı’dan yeni ve modern cumhuriyete, daha ileriye, hep ileriye; bilime, sanata, emeğe, üretime, birliğe, devrimlere, dayanışmaya, aydınlığa karşı; yüz yılın sonunda karanlığı seçmek, ışığı reddetmek bir tercihtir. Ama onu ileriye taşımak da başka bir tercihtir.

Halifeliği kaldırmak, saltanata son vermek, kadınların direnişini görmek, tebaadan yurttaşa dönüşmek, okuma yazma seferberliği içinde olmak, dört bir yandan dört bir koldan anayurdu demir ağlarla örmek, kimilerinin anlamasının imkânsız olduğu veya o ilerleyişin karşısında gericiliği, yıkımı koyduğu bir düzende Mustafa Kemal Atatürk’ü yeniden görmek önemli bir görevdir.

‘O bizimdir’

Ve Mithat Cemal Kuntay’ın ifadesiyle söylersek: “O bizimdir.” İnatla ve ısrarla hakikatlerinin yolunda olacağız. Herbert Melzig, Mustafa Kemal adlı kitabında “Platon’un, ‘Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtında otursaydı’ şeklindeki dileği, iki bin yıllık tarihte gerçekleşmedi. Halbuki 20. yüzyılda ilk defa olarak Atatürk’ün şahsında Platon’un istediği gibi kelimenin tam anlamıyla bunu görmekteyiz.” diyor. Evet; insanlar, kahramanlar ölür; ama yaptıkları, hissettirdikleri, yaşattıkları ve en çok da bir kılavuz niteliği taşıyan fikirleri ölmez.

Atatürk bizde bıraktığı duygu, inanç ve kararlılığıyla, en çok da fikirleri ile sonsuza kadar yaşayacak.

Gülizar Biçer Karaca - TBMM BAŞKAN VEKİLİ / CHP DENİZLİ MİLLETVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları