Olaylar Ve Görüşler

Eğitimde dincileşme - Prof. Dr. Esergül BALCI

06 Aralık 2022 Salı

Devlet toplumsal örgütlenmenin en egemen ve ileri şekli olup işlevleri bürokratlarca yürütülür. Sosyal devletin dışişleri, savunma, maliye, içişleri ve eğitim gibi görevleri vardır. Bu görevler anayasaldır. Devlet, anayasasında belirlenmiş olan siyasal sistemi benimseyen, sisteme bağlı ve sistemin gelişmesini sağlayan liderler yetiştirir. Bu, eğitimin siyasal işlevini oluşturur ve eğitimi dinler, sınıflar, uluslararası iktidar kavgasının parçası durumuna getirir. Devleti iktidara gelen parti yönettiği için eğitimi de kendi siyasal görüşü doğrultusunda yönetir. Siyasal partilerin sosyalleşme işlevi, var olan sistemi pekiştirerek sürdürme ve radikal değişme yaparak toplumu dönüştürme şeklindedir.

SINIFSAL GEÇİRGENLİK ARACI

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında devlet politikası olarak ülkenin çağdaşlaşması için dönüştürülmesi yoluna gidilmiş, bu doğrultuda adımlar atılmıştır. Günümüzde ise iktidar tarafından daha önce yapılanın tersine, çağdaşlaşmadan geriye dönüş yolunda adımlar atılmaktadır. Bu adeta devlet politikası haline gelmiştir. Eğitim, askeri dönemle başlayan neoliberal ekonomi politikaları ve küreselleşmeyle, dini vakıf ve cemaatlerin, ulusal ve uluslararası şirketlerin pay kapma yarışının ortasında bırakılarak heder edilmiştir. Devlet asli görevi olduğu halde kademe kademe eğitimden uzaklaşmış, eğitimde özelleşme hedeflenmiş, bu da yoksul kesimlerin aleyhine olmuştur. Özünde önemli bir sınıfsal geçirgenlik aracı olan eğitim, bu özelliğini yitirmiş, Cem Karaca’nın şarkısında eleştirdiği “İşçisin sen işçi kal” yaklaşımı yerleştirilmiştir. Bu bağlamda hükümet 2003’te hazırlanan acil eylem planında, yüzde 2.5 olan özel eğitim payını, yüzde 10’a çıkarmayı hedeflemiş, bu da aşılarak yüzde 25’e gelinmiştir. 1965 tarih ve 625 sayılı özel öğretim kurumları yasasındaki, vakıf üniversitelerine “Yüzde 45’e kadar devlet yardımı yapılır” ibaresi değiştirilerek sınır kaldırılmıştır.

ATATÜRKÇÜLÜKTEN UZAKLAŞMA

Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı; Birlik, TÜRGEV, TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti, ENSAR gibi vakıflarla anlaşma imzalayarak eğitimi bir yerde bu dini vakıflara bırakmıştır. Bunlar, halk eğitim merkezlerinde Osmanlı Türkçesi, değerler olimpiyatı, namaz bilinci gibi eğitimler, diriliş temalı konferanslar, geziler, sportif faaliyetler düzenlemektedir. Eğitimler öncelikle cemiyete bağlı merkezlerde yapılacaktır. Bu mümkün değilse, bakanlığın belirleyeceği mekânlarda yapılmaktadır. Eğitimlerdeki vakıf elemanı ile öğretmenlerin ücretlerini bakanlık ödemektedir. Protokoller 3-5 yıllık olarak yapılmıştır. Protokollerin iptalinde Ensar Vakfı hariç, diğerleri için Milli Eğitim Bakanlığı yetkilidir. Bu konuda Ensar Vakfı’na ayrıcalık tanınmıştır. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı ile okulöncesi kurumu açma konusunda anlaşma yapılmış, 12 yaşından küçük soyut işlemleri kavrayamayacak çocuklara dini eğitim verme yolu açılmıştır. Ders programlarında da değişiklik yapılarak Atatürkçülükten uzaklaşılmış, öğrencilere cariyelik, ukubat, muamelat, cihat, itaat etme öğretilmektedir. Felsefe, mantık, resim, müzik, beden eğitimi dersleri yok seviyesine indirilmiştir.

Eğitim politikaları, bireysel ve toplumsal yaşantıları doğrudan etkiler. Bu politikalardaki değişikliklerin etkisi uzun yıllar sürer. Hal böyle olunca, ülkemizde siyasi iktidar eliyle itaatkâr, sorgulamayan, düşünmeyen, yaratıcı olmayan, estetik ve sanattan uzak, her şeyi kabul eden, şükreden, geleceği bu dünya yerine ahrette arayan kuşaklar yetiştirmenin hedeflendiği açıktır.

PROF. DR. ESERGÜL BALCI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları