Olaylar Ve Görüşler

Eğitimde nitelik farkı - Alaaddin DİNÇER

30 Kasım 2023 Perşembe

Eğitimde eşitsizlik ve adaletsizlikler, okullar arası farklılıklar tartışma konusu olan başlıklar olarak ülkede gündem olmaya devam ediyor. LGS ve YKS sonuçları tartışma konusu olan başlıkların en somut sonuçlarının belirginleştiği uygulamalar olarak görülmekte. 1980 sonrası uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar, okulların nitelik ve nicelik bakımından ayrıştırılmasının dönüm noktası oldu. Kamusal eğitim değersizleştirilip itibar kaybına uğratıldı. Son 20 yılda uygulanan politikalar ile bu ayrışma daha da derinleşti. Özellikle özel öğretim kurumlarının okul ve öğrenci sayısındaki artış ve bu artışın sınavlara etkisi sonuçlarda etkisini çok net olarak gösterdi. 

2023 yılında yükseköğretim sınavına 3 milyon 527 bin 443 aday başvuru yapmış adaylardan 2 milyon 995 bin 638’i sınava girmiştir. Adaylardan yüzde 15.07’si başvuru yapmasına rağmen sınava girmemiştir. Ek kontenjanla birlikte örgün öğretim lisans ve önlisans programlarına 1 milyon 43 bin 363 kontenjan ayrılmış, bu kontenjanların yüzde 10.08’i boş kalmıştır. 2023’te açık yükseköğretim programlarına ayrılan kontenjan sayısı 182 bin 784’tür. Puanı hesaplanan aday sayısı 2 milyon 895 bin 128’dir. Bu adaylardan 1 milyon 880 bin 697’si tercih yapmıştır. Puanı hesaplanmasına rağmen tercih yapmayan aday oranı yüzde 35.04’tür. Buraya kadar başvuran her iki adaydan bir tanesi üniversite kapısından içeri girememiştir. Lisans ve önlisans, örgün yükseköğretim programlarına yerleşmek için tercih yapan adaylardan ayrılan kontenjanlara yerleşen aday oranı yüzde 49.88’dir. Bu son aşamada da her iki adaydan birisi örgün yükseköğretim programlarına yerleşme olanağı bulamamıştır. Böylece yükseköğretim sınavlarına başvuru yapan adayların yüzde 73.41’i örgün lisans ve önlisans programlarına yerleşmemiş, bir başka ifade ile bu adaylar örgün yükseköğretimde okuma umutlarını gelecek yıla, yıllara ertelemiş olmaktadır.

YKS’NİN AVANTAJLI VE DEZAVANTAJLI LİSELERİ

2023 YKS yerleştirme sonuçlarını içeren sayısal bilgiler üzerinden lisans programlarını tercih etme ve birinci yerleşme oranlarına göre lise türlerinin avantajlı ve dezavantajlı olma durumlarına bakılarak dağılım ele alınmaktadır. Bu dağılıma göre,

a- Özel liselerden (Özel lise, özel fen lisesi ve yabancı dilde eğitim veren özel liseler) tercih yapanların toplamı içindeki oran yüzde 8.89 olurken yerleşme oranı yüzde 18.59 olmuştur.

b- İmam hatip liselerinden tercih yapanların toplamı içindeki oran yüzde 9.78 olurken yerleşme oranı yüzde 10.06 olmuştur.

c- Anadolu liselerinden tercih yapanların toplamı içindeki oran yüzde 26.71 olurken yerleşme oranı yüzde 38.40 olmuştur.

d- Fen ve sosyal bilimler liselerinden tercih yapanların toplamı içindeki oran yüzde 1.53 olurken yerleşme oranı yüzde 7.30 olmuştur.

e- Geriye kalan başta mesleki teknik liseler ve endüstri liseleri olmak üzere diğer liselerin tercih yapanların toplamı içindeki oran  yüzde 53.09 olurken yerleşme oranı yüzde 24.73 olmuştur. 

Yukarıda yer alan oransal bilgiler, ilk dört madde başlığında adı verilen liselerin, özellikle de özel liselerin ve imam hatip liselerinin diğer liselerin oranlarına bakarak daha avantaj sağladıklarını belirtmeliyiz. Oluşan bu avantaj durumunu belirleyen faktörlerin başında AKP iktidarlarının sağladığı teşvikler gelmektedir. Bu avantaj durumunu destekleyen bir diğer faktör ise özel öğretim kurumlarına devam eden çocukların büyük bir bölümünün sosyoekonomik gelir sıralamasında en üstte yer alan yüzde 40’lık gelir grubuna ait ailelerin çocukları olmalarıdır. Özel okul ücretlerinin yıllık rakamının 100 ile 450 bin lira arasında değiştiği günümüz koşullarında bu rakamları verebilen çocukların sınavlara, kamu okullarında okuyan yaşıtlarından daha avantajlı hazırlandıkları bir gerçek. 

2022’de yayımlanan TÜİK bülteninde 0-17 yaş aralığındaki çocukların yüzde 42.3’ünün (10 milyon 92 bin 508 çocuk) yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olduğu bilgisi yer almakta. Bu çocukların yaklaşık 3 milyonunun 15-17 yaş aralığında çocuklar olduğunu düşündüğümüzde, sosyoekonomik durumun sonuçlara etkisini daha net görmüş olacağız. Kamucu sosyal hizmet politikalarının temeli yurttaşlar arasında ayrım yapmamayı, hele hele eğitim gibi bir alanda bunu aklından bile geçirmemeyi gerektirir. Ancak politika, neoliberal iktisadı ve ideolojik öncelikleri uygulamayı esas aldığında bu ayrım zirve noktasına kadar acımasız bir şekilde yaşanabilmektedir. Oysa yapılması gereken, okullar arasındaki eşitsizlikleri ve nitelik farklılıklarını ortadan kaldırarak hiçbir kişiye ve zümreye ayrıcalık tanımamak, bütün yurttaşların özünde temel bir insan hakkı ve kamusal hizmet olan eğitimden eşit ve nitelikli bir biçimde yararlanmasını sağlamaktır.

ALAADDİN DİNÇER

EĞİTİM UZMANI       



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları