Olaylar Ve Görüşler

Endişe yaratan bir sanatçı: Ruhi Su - Metin TURAN

22 Eylül 2021 Çarşamba

Totaliter rejimlerde öncü sanatçıların yazgıları ortaktır: Çile çektirilirler, baskı ve yıldırma politikalarıyla karşı karşıya bırakılırlar, sürülürler, hapishanelerde tutulurlar. Bütün bunlar yaptığı işi bir yeniden yaratma kaygısıyla ele alan Ruhi Su’nun da hayat hikâyesine eklenir. Böyle olduğu için de kolaycılığa alışık, kurulu anlayışın egemen olduğu toplumlarda hoş görülmeyen sanatçılardan birisidir. Devrimcidir. Bu sözcük, bütün görkemi ile Ruhi Su’ya yakışan bir nitelemedir. Çünkü sesine kazandırdığı üslup, seçtiği ürünler, yorumlayış biçimi ile sıradan olanları ürkütmüş bir kişiliktir. Yenidir. Endişe yaratır böyle sanatçılar. Ruhi Su, türkü söylemeyi “bağırmak”, yorumlamayı gırtlak şarlatanlığı olarak algılayanların bol olduğu bir “piyasada”, yaptığına derin bir nitelik kazandıran, sesiyle endişe yaratan bir sanatçıdır. 

POPÜLİZME YENİLMEYEN SANATÇI

Halkçılık fetişizmi tehlikesine dikkat çekerek geleneğin yaşayarak gelişeceğini düşünenlerdendir. Taklitçi olmaz. Geleneğin dinamikliğinin bilincinde olarak halkı anlamak ister. Halkı anlamanın halk gibi söylemek, halk gibi davranmak olmadığını işaretler.

Yetkinliğinin önemli unsurlarından biri de toplumu kültürel birikimiyle görebilmek bilincine sahip olmasıdır. Estetik yetersizliklerini siyaset dilinin köşeli sözcükleriyle açıklama sığlığına düşenlerin ön planda olduğu bir dönemde o, yorumunun tazeliği ve niteliğine güvenerek üretimde bulunur. 

1936 yılında öğretime başlayan Ankara Devlet Konservatuvarı, müzik, tiyatro ve opera alanında sanatçılar yetiştiren kurumların başında gelir. Ruhi Su, müzik tutkusunu bu kurumda pekiştirir. Devlet Operası’nın ilk sanatçılarındandır. Bastien ve Bastienne, Satılmış Nişanlı, Madame Butterfly, Fidelio, Tosca, Yarasa, Aşk İksiri, Rigoletto, Figaro’nun Düğünü, Maskeli Balo ve Konsolos gibi operalarda rol alır.

Hasanoğlan ve Çifteler Köy Enstitülerinde müzik öğretmenliği yapar. 1943-1945 yılları arasında Türkiye radyolarında adı “Bas Bariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” diye anons edilmeye başlar. Bu anons, Türkiye’de eğitimli kesimlerin, şehirlilerin de türkülere yaklaşımını değiştiren önemli bir vurgu olmuştur. 

Radyoda söylemesi, konservatuvardan öğretmeni Markovich’in zamanın radyo müdürü Vedat Nedim Tör’e önermesiyle olmuştur. Bu önemlidir. Alışık olunmayan radyolardaki bu ses endişe yaratıcıdır. Türkiye’de, karar verici erk, 1940’lı yıllarda da dünün koşullarından çok günün beklentileriyle geçmişe bakmayı tarih bilinci sanmaktadır. Dolayısıyla da bir süre sonra devreye giren malum el, Ruhi Su’yu radyo dışına iter ve sesini kısar. Ruhi Su’nun 1940’ların ikliminde, radyoda yüzlerce yıl Osmanlı Sünni siyaset anlayışının dışladığı Alevi-Bektaşi deyiş ve nefeslerini söylüyor olması, yazık ki dönemin yöneticilerinin de hoşuna gitmez. Susturulur. 

İLKLERİN İNSANI

Ruhi Su ülkemizde, opera bölümünü pekiyi derecesiyle bitiren (1942) Türkiye’nin ilk opera sanatçılarındandır. Bir opera sanatçısı olarak Türkiye radyolarında türküleri ilk yorumlayan yine odur. Alandan derlemeleriyle bir sinema filminin -Karacaoğlan’ın Kara Sevdası (1959)- müziğini yapan ve o filmde türküleri seslendiren yine Ruhi Su olmuştur. 26 Temmuz 1961’de düzenlenen ilk halk dansları seminerine katılanlar arasındadır. Türk halk oyunlarını notaya alarak müzik yazısına dönüştüren (1961) ilk isim de Ruhi Su’dur.

Edindiği formasyona kuşaktaşlarından çok azının sahip olmasına karşın, işinden edilen, tutuklanıp sürülen Ruhi Su, içinde yaşadığımız bu çağı ve bu çağın insanının onurunu, kendi trajedisinden daha değerli bulan örneği az sanatçılardan biridir. 

Ruhi Su, olağan olmayan koşullarda (Van, 1912) dünyaya geldi. Yazık ki hayata gözlerini yumduğu (İstanbul, 20 Eylül 1985) tarihe değin de bu olağan olmayan koşullar yakasını hiç bırakmadı. 

O, sanatsal yaşamını türkülerin anlaşılması ve iyi yorumlanmasına adamış biri olarak her daim anımsanacak bir sanatçıdır

METİN TURAN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları