Olaylar Ve Görüşler

İliç faciasında ‘Seyfi’ ile ‘Halit’in rolü - Prof. Dr. İbrahim AKKURT

26 Şubat 2024 Pazartesi

Sanırım 1994 ya da 1995 yılıydı; Türk Tabipleri Birliği’nde (TTB) İşyeri Hekimliği (İYH) eğitim programının güncelleştirilmesi için çalışıyorduk. Risk değerlendirmesi konusuna geldiğimizde hocalardan biri bir video izletti. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın uluslararası bağlantılı bir tesisinin açılışında bir muhabirinin “Efendim dışarıya da ihracat yapacağınız bu tesisinizde biliyorsunuz AB uyumu için ‘iş sağlığı ve güvenliği’ önlemleri büyük önem taşımaktadır, bu konuda neler yaptınız” anlamındaki soruyu yanıtlamadan önce yakınında bulunan yöneticilerinden birini çağırarak, “Ne yaptık, ‘Seyfi’ tamam değil mi” diye sorup, olumlu yanıt alınca da muhabire dönüp, “O iş tamam güvenlikle ilgili tüm önlemlerimiz uluslararası düzeyde, iyi bir Seyfi (safety-güvenlik) sistemi kurduk” dedi. Videoyu izleyince bizlerden biri “Keşke biri de Sabancı’ya işin sağlık boyutunu yani Halit’i (healty-sağlık) sorsaydı” diye acı bir şekilde gülümsedi...

GİZLİ SALGIN

Çalışma yaşamında evrensel bilimsel gelişmeleri uygulayan tüm ülkelerde İSG (İş/işçi/çalışan sağlığı ve güvenliği) bütüncül bir sistemdir; bir terazinin iki kefesi gibidir. Güvenliğin bozulmasının patolojik göstergesi iş kazaları; sağlığın bozulmasının göstergesi de meslek hastalıklarıdır. Ne var ki iş kazaları anlık oldukları, adli boyutları nedeniyle hemen görünürler. Oysa meslek hastalıkları bir süreçtir. Etken(ler)le ilk karşılaşmadan yıllar sonra hatta bazen kişi o işten ayrıldıktan sonra ortaya çıkarlar. 

Bir ülkede İSG boyutunun güvenilirliği bu iki sistemin kusurlarının (iş kazaları ve meslek hastalıkları) doğru bir biçimde kayıt altına alınması, gerekli önlemlerin bu doğrultuda belirlenmesi ile olasıdır. Ne yazık ki günümüzde bu denge birçok ülkede bozulmuştur. Bu nedenle Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 28 Nisan 2013’te, Dünya Çalışan Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde meslek hastalıkları için “gizli salgın” tanımlamasını kullandı. Bu dengenin bozulması durumunda bu patolojilerin farklı şekillerde ciddi ölümlere yol açacağı vurgulanmış; dünyada çalışma koşullarına bağlı iş kazalarından ölümlerin yılda 321 bin olduğu, meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin ise bunun 6 katından fazla, 2 milyonun üzerinde olduğunu bildirilmiştir. 

Ülkelerin bu konuda gerekli önlemleri almamaları durumunda iş kazalarının çığ gibi artacağı, meslek hastalıklarının görünürlüğü devam ettikçe bunun faciaya varan apaçık ölümlere yol açacağını ifade edilmiştir. 

Sonuç olarak ülkemizde ne yazık ki bu durum gerçekleşmiştir. SGK’nin 2022 verilerine göre, ülkemizde iş kazaları sayısı 600 binlere yaklaşırken meslek hastalıkları sayısı 953; iş kazalarından kayıt altına alınabilen ölüm sayısı 1517 iken meslek hastalıkları kaynaklı ölüm sayısı ise 8’dir.

MESLEK HASTALIKLARI

Başka bir ifade ile, ILO’nun 2013 projeksiyonuna göre ülkemizde yılda en az 200-300 bin meslek hastalığı ve en az 9 bin meslek hastalıkları kaynaklı ölüm gizlenmiştir. 

Sonuçta meslek hastalıklarının bu faturası bazen Zonguldak Kozlu, bazen Soma, bazen de İliç faciası ile bizi uyarmaktadır. Peki, gerçekten uyarılıyor muyuz? 

Zaten çok iyi olmayan sistem(sizliğ)imiz 2002’den beri gün günü aratırcasına her gün daha fazla hasara uğramaktadır. TTB ve TMMOB’den alınan işyeri hekimi ve iş güvenliği eğitimleri, iyice ticarileştirilerek ranta dönüşmüş, bu alandaki uzmanların özlük hakları tamamen işverenin insafına terk edilmiştir. Elleri kolları bağlanıp etkisiz ve yetkisiz bırakılan uzmanlar, bu gibi facialarda günah keçileri olarak ilan edilmektedirler.

Sonuçta, çalışma yaşamında “Seyfi” (safety-güvenlik) ile “Halit” (healty-sağlık) yeterli, dengeli evrensel, bilimsel akıl doğrultusunda gerekli önemi görmezse iş kazalarında facia boyutuna varan dünya liderliğimiz, meslek hastalıklarında yerlerde sürünen beceriksizliğimiz ne yazık ki giderek daha büyük facialara davetiye çıkaracaktır.

PROF. DR. İBRAHİM AKKURT

İŞ VE MESLEK HASTALIKLARI UZMANI/GÖĞÜS HASTALIKLARI UZMANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları