Olaylar Ve Görüşler

Janus’un iki farklı yüzü - Ferruh TUNÇ

22 Mayıs 2023 Pazartesi

Yirminci yüzyıla bir bütün olarak baktığımızda geç-ulus devletlerin kurtuluş ve/veya kuruluşlarının ardından egemenliği kendi halkına devretmeleri, yetkin yönetim kadrolarına sahip olmaları, sağlam bir kurumsal- kamusal yapıya erişmeleri ve yöneten bir demokrasi ile sürdürülebilir bir ekonomiye kavuşmaları gibi temel konularda yeterince başarılı oldukları söylenemez. 

Bu başarısızlığın söz konusu ülkelerin iç dinamikleri ile ilgili nedenlere öncelikle bağlı olduğu kuşkusuzdur. Aksini iddia etmek ülke olma gerçekliğini ve bunun o ülke yurttaşlarına yüklediği sorumluluğu yoksayma olur. Ama en az sözünü ettiğimiz iç dinamiklerle ilgili nedenler kadar bu ülkelerin hemen hepsi için geçerli olan esaslı dış nedenler de vardır. 

ULUSAL BAĞIMSIZLIK

Yirminci yüzyılda hemen her geç-modern/ulus devlet; nüfus, coğrafi ölçek, doğal kaynaklar, kültürel ve etnik uyumluluk gibi alanlarda ulusal bağımsızlığın korunmasını, ekonomik ve sosyal refahın inşası ve sürdürülebilmesini güçleştiren etkenleri göğüsleyerek kurulabilmişlerdir. İş burada kalmamış, kendilerine karşı bağımsızlık ya da kurtuluş mücadelesi verilen ülkelerle sonradan kurulan yönetim aygıtının kurulum ve işletimi bilgisinin sağlanması, ekonomik yardım, askeri destek ve dış ticaret gibi çeşitli ilişki biçimleri bu başa çıkma alanlarını kronik bir çözümsüzlüğe sokacak nitelikteki iktisadi ve politik düzenlerin bu ülkelerde kalıcılaşmasına hizmet etmiştir.

Geç modernleşenlerin olmak istedikleri ile ilişkilerinde kendini gösteren bu ikircikli durum modernleşmenin tarihsel öncüsü olan ülkeler grubu açısından da söz konusudur. Bu ülkelerde modernleşme; bir yüzü ile kendilerine ve bütün insanlığa siyasal, ekonomik, düşünsel ve estetik alanlarda somut armağanlar sunar, daha fazlasını ise vaat ederken öteki yüzüyle, bu armağan ve vaatleri öncelikle kendileri için dünyanın geri kalanına karşı kalıcı, hegomanik bir avantaja çevirmek üzere mülk edinmekte ısrar etmektedir. Bu ikinci yüzün gecikerek modernleşenlere layık gördüğü, tavsiye ettiği ya da dayattığı şeyin, kendilerinin temsil edip işlettiği sistemin birer taklidi (simülasyonu) ya da eklentisi olmaktan ibaret olduğu, zaman geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. 

Görülüyor ki tarihin son ileri uygarlık hamlesi olan modernleşme, onun öncü temsilcileri ile ona gecikenlerin her ikisinde de Roma tanrısı Janus’un, aynı gövdede, biri sağa öteki sola bakan yüzlerini anımsatan bir ikiliğe sahiptir. 

TEMEL SORUNLAR

Dünyanın bugün yüz yüze olduğu gelir dağılımı, nükleer savaş, iklim ve çevre gibi temel sorunlar yanında hem merkezde hem de çevrede anti modern motifler içeren otoriter, ırkçı ve dinci siyasal yönelimlerin yükselmesinin modernleşmenin ortadan kaldırılması gereken bu ikili karakteri ile çok yakından ilgili olduğu bir gerçektir. Merkezde sıkışmış, çevrede ise can çekişmekte olan özgürlük, demokrasi, adalet, refah ve çevresel sürdürülebilirliğin bir yanda emperyalizmden öte yanda da ise modern öncesi ve/veya karşıtı otokrat, siyasal dinci refleks ve halüsinasyonlarından arındırılması gerekmektedir. 

FERRUH TUNÇ

ŞAİR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları