Olaylar Ve Görüşler

Jeopolitik rotamız: Atlantik mi Avrasya mı? - HAKAN ERCAN

18 Haziran 2024 Salı

Türk ulusuna Aydınlanmanın ve çağdaşlığın yolunu açan büyük Atatürk, ülkenin pusulasını da açıkça işaret etmiştir: “Çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak”; “Yurtta barış dünyada barış.”

“Demokrasi, insan hakları, laiklik, hukukun üstünlüğü” gibi vazgeçilemez Batılı (çağdaş) değerler olmadan yurtta barış, huzur, adalet mümkün olamaz. Dahası, yalnız iç cephe değil, dış cephe (güvenlik, beka) de zayıf kalır. Bu çıplak gerçeğin en somut örneği İslam ülkeleridir. Genel olarak Doğu ve İslam ülkelerinde devletin mutlu ancak toplumun mutsuz olduğu süreğen bir çarpıklıktan bahsedilebilir.

BATI EMPERYALİZMİ

Öte yandan, parlak Batı madalyonunun bir de karanlık yüzü vardır: “Kendinden olmayanı (ötekileri) bölen, parçalayan, sömüren emperyalizm.” Tarihi, dini, etnik, sosyokültürel ve politik faktörlerin bilinçaltına yerleştirdiği, besleyip büyüttüğü kabullenmeler, önyargılar çerçevesinde son kertede Türkiye de ötekilerdendir. Batı emperyalizminin Türkiye’yi nasıl ötekileştirdiğini Ermeni meselesine yaklaşımlarıyla; KKTC’ye uyguladıkları insan haklarına aykırı kısıtlamalarla; Yunanistan’ın Lozan’a, uluslararası hukuka aykırı ihlallerine destekle vd. hatırlayabiliriz.

Türkiye’nin Atlantik’teki yeri özetle; zorlukların paylaşımı (NATO) açısından geçerli; ancak yararlanılan olanakak paylaşımında (AB üyeliği) -özellikle üniter yapısı ve demografisiyle- tercihe uygun değildir. Bu da etnik ve dini konular üzerinden iç cepheye yönelik siyaset mühendisliği için bir başka gerekçe ve elbette Türkiye için de bir başka tehdit unsuru olmaktadır. 60 yıllık bayat AB havucu; Kıbrıs başta olmak üzere jeopolitik taviz koparma, ülkemizi emperyalizme uygun bir Türkiye’ye dönüştürebilme ve oyalama aracı olarak toksik bir haldedir.

AVRASYA

Türkiye’nin Atlantik içindeki “uydu ve öteki” konumu dengelenmeye muhtaçtır. Dengenin iki unsuru vardır: Biri, Atatürk’ün -Nutuk’ta- tarif ettiği şekilde “milli siyaset” izlemek; diğeri de “çok taraflılık ve çok boyutluluk”tur. Özellikle Türk dünyası ve yükselen Avrasya ile özellikle Atlantik’ten gelen tehdit/istismar alanlarında daha fazla/derin işbirliğine yönelmek ve yakın coğrafyada ortak çıkarları öne çıkararak/ artırarak “bölgesel sahiplik” ilkesini güçlendirmek, işleyen kurumlar tesis etmek elzemdir.

BMGK KARARLARI

Diğer yandan Avrasya’nın demokrasi, özgürlükler ve insan hakları bakımından kronik zafiyeti asla göz ardı edilemez. Ayrıca Türk kimliğinin; Avrasya’nın iki büyük gücünden biri olan Çin nezdinde “ezeli rakip/hasım”; Rusya gözünde de “tarihi rakip/ hasım” olduğu söylenebilir. Rusya’nın “Mart 2023 Dış Siyaset Belgesi”nde Türkiye’ye, yalnız din üzerinden bir konumlandırmayla yer vermesi anlamlıdır. Dahası, unutmamak gerekir ki KKTC’nin tanınmasını engelleyen ve Türkiye’yi adada işgalci kabul eden BMGK kararlarına, Çin ve Rusya da onay vermiştir. Rusya-Çin ikilisiyle Türkiye arasında bazı fay hatlarının (Uygur Türkleri, PKK’ye destek, Suriye) varlığı da gözden ırak tutulamaz. Özetle, Avrasya bir gül bahçesi değildir. Ancak bütün bunlar elbette dengeli, karşılıklı faydaya dayalı yeni/derin işbirliklerine engel de değildir.

SONUÇ

Türkiye’nin geleceği Batıcı olmadan ve emperyalizme rağmen Batılı (çağdaş) olabilmektedir. Türkiye; vazgeçilemez temel milli hedefleri (çağdaşlık ve barış), tarihi ve benzersiz-üstün coğrafi konumu nedeniyle hem Atlantik hem de Avrasya ile -bir taraftaki eksiğini/sorunu diğer tarafta dengeleyebilecek- “çok boyutlu” işbirliği içinde olmak ve “milli siyaset” yürütmek zorundadır. Bunun için Türkiye’nin önceliği Atatürk’te birleşmek, onun rotasını izlemektir. Uzun erimdeyse;

-zeminin hazır olduğu- Türk dünyasına rehberlik ederek ortak dil, tarih ve kültür mirası üzerine -çağdaş üçüncü taraflara da açık olabilecek- çağdaş bir ortak gelecek inşası düşünülmelidir.

HAKAN ERCAN

(E) TUĞAMİRAL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları