Kavala’ya özgürlük mü ve veya yeni bir sürek avı mı

14 Mayıs 2024 Salı

Bir tartışma var. Bu özellikle iktidarın (daha çok RTE’nin) yazarı A. Selvi’nin “Osman Kavalayı içeride tutmanın AKP’ye yararı nedir” sorusunu irdeleyen yazısıyla gün ışığına çıktı. Selvi, Kavala’nın (ve tabii ki diğer Gezi mahkûmlarının) uğradıkları dünyanın en büyük haksız yargılama ve mahkûmiyetlerinin canhıraş tartışıldığı, kararın siyasi öç almanın bir sonucu olduğunun vurgulandığı, tarafsız hukukçuların kararı şiddetle eleştirdiği yıllar içinde tek kelime etmemişti.

Ne oldu şimdi?

Olan şu: Hükümet sıkıştı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararların uygulanmaması konusunda Ankara’yı iyice sıkıştırmanın sonuna geldi gibi. Türkiye normal koşullarda olsa bunu takmayabilir hatta çıkarım konseyden gibi laflar da edebilir.

EKSİK AYAK: HUKUKSUZLUK

 Ama hiç öyle değil. İktidarın aldığı ekonomik önlemlerin çok önemli bir eksik ayağı var: Hukuksuzluk, adil yargılamama, AİHM kararlarını uygulamamak, ifade özgürsüzlüğü vb.

Mehmet Şimşek bunu biliyor, salt mali politikalarla bir “başarı” kazanamayacağını da.

Kavala (ve tabii aynı durumda Demirtaş da var!) neden yasalara uygun olarak serbest bırakılmasın?

Şimşek’in bu konuda hükümet içinde epey kulis yaptığını varsayabiliriz.

Dahası RTE’nin önüne de konuyu getirdiğini...

Selvi işte bu noktada devreye giriyor ve konuyu kamuya açarak bir nabız yoklaması yapıyor.

Burada kendi seçmenlerinden önemli bir karşı çıkış beklemezler. AKP içinden ise hiç.

Tersine bak yasalara hukuka uyuyor iktidar diye büyük alkış da alacaklarını hesaplamışlardır.

Yoklama, MHP/Bahçeli içindi ve korktukları tepki gecikmedi, anında geldi.

Bu kısa süreç içinde iki olay oldu.

İlki Kavala’nın avukatları yeniden yargılama için başvurdu.

İkincisi ise cumhurbaşkanının mahkeme kararlarını herkes benimsemeyebilir, biçiminde sözleriydi (benzer açıklamasını okudum ama aradım metni bulamadım).

Bu konuda bir yemek pişiriliyor, izlenimi var.

SUSKUNLUK CEHENNEMİNDE BİR ÜLKE Mİ

Fakat böyle bir gelişme cumhurbaşkanının yasakçı, ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı politikalarından vazgeçeceği anlamına gelmez. Erdoğan’ın anlayışı demokratik eğilimlere kapalıdır.

Meclis’e sevk ettikleri 9. yargı paketi, ülkede ifade özgürlüğü konusunda yurttaşlara karşı adeta yeni bir “sürek avı” veya cadı kazanı ateşlemek istediklerinin kanıtıdır.

Özellikle paketteki belirsiz, bir “etki ajanı” kavramıyla.

Allah Allah, hükümetin neredeyse her tür icraatına yönelebilecek eleştiriler, yapılacak açıklamalar, yabancı ülkelere; ülkeyi, devleti, iktidarı jurnal etme kapsamına sokulabilecek ve ağır cezalara konu edilebilecek.

Saray bir yandan da ülkeyi bir suskunluk cehennemine dönüştürmek için var gücüyle çalışıyor.

Bu yasa tasarısı kanunlaşırsa, valla bir Kavala dışarı çıkar belki ama binlerce Kavala da içeri tıkılır.

Biliyorsunuz Abdülhamitçilikten sirayet. Yıldız ve burun (sarayı ve burnu) sözcüklerini dile getirmek veya bunlarla cümleler kurmak geniş hafiye ağının derhal harekete geçmesini sağlardı.

O dönemi giderek ağırlaşarak yaşamaya başlıyoruz sanki... 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları