Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs ve 186 sayılı güvenlik konseyi kararı - Ahmet Göksan

19 Haziran 2024 Çarşamba

Uzun sayılacak bir süredir Kıbrıs konusuna kıyısından köşesinden değinmeyen diplomatik görevlilerin sayısal olarak binleri aştığını söylemek olasıdır. Görev almış kişilerin görevlerinden ayrıldıktan sonra konuyu anlamaya çalıştıklarını yazmış oldukları anılarında öğreniyoruz. Antonio Guterres adada müzakere sürecinin başlatılabilmesi için uygun ortamın olmadığını söyledikten sonra kendi “kişisel özel temsilcisi” olarak deneyimli diplomat olan Maria Angela Holguin Cuellar’ı atadı. Anılan kişi iyi niyetli olarak taraflarla ayrı ayrı görüşmeler yaparak onları bir araya getirme çabasında oldu. Uzatma yapılmadığı takdirde haziran ayı sonu itibarıyla görev süresi sona eriyor.

Görev süresi boyunca edindiği izlenimlerine ilişkin raporunu da kendisini görevlendiren genel sekreter Antonio Guterres’e sunmaya hazırlanıyor. Hazırlayacağı raporuna göreve başlarken gösterdiği iyi niyetini ne kadar yansıtacağına birlikte tanık olacağız. Şimdiden karşımızdaki unsur müzakere sürecinin kalınan yerden başlatılması ısrarında. Türk tarafının da iki devletli yapıdan yana olmasından ciddi rahatsızlık duyuyor olması önüne konulan engellerden yalnızca bir tanesidir.

SU BULANIYOR

Söz konusu 186 sayılı karar Kıbrıs Türklerini toplum konumunda tanımlarken karşımızdaki unsuru da devlet olarak tanımlıyor. Bu durum aynı zamanda karşımızdaki unsura yasallık kazandırıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmaları yok sayılarak Rumların Avrupa Birliği (AB) üyeliklerini de İngilizlerin marifeti ile kazandıkları belleklerde tazeliğini koruyor. Adada görev yapmakta olan Birleşmiş Milletler (BM)’e bağlı “Barış Gücü” askerleri Kıbrıs Türklerini almadan açıktan taraf oluyorlar. Son örneği ise Pile-Yiğitler köyleri arasındaki yol yapımı konusundaki Rum yanlısı tavırlarıdır.

 60 yıllık dönemde görev almış olan genel sekreterler 186 sayılı karar alınırken gömleğin düğmesi yanlış iliklendiği için çözümsüzlük ve uzlaşmazlık devam ediyor. Düğmeyi yanlış ilikleyen U Thant’ın o dönemdeki Rum yönetimi başkanına yasallık kazandırmak için bu karara imza attığı unutulmamıştır. Lefkoşa-Girne arasında yolculuk etmek isteyen Rumlar, BM Barış Gücü’nün denetiminde konvoy halinde yolculuk edebiliyorlardı. Bu durum o günkü Rum Cumhurbaşkanı Makarios’un adanın tamamında egemen olamadığını bir anlamda kaydediyordu.

Şimdi yapılması gereken en önemli şey 60 yıl önce alınmış ve doğal olarak çağdışı kalan bu kararın günün koşullarına uyarlanmasıdır. Çözümsüzlüğün önündeki engellerin büyüğü bu karar oluyor. Kişisel özel temsilci Cuellar’ın iyi niyetli çabalarına karşın asli görevinin dışında her konuda uğraş veren Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Yeoryios’un yaptığı açıklamalar suyu bulandırmak bir yana suyu kirletiyor.

MÜZAKERE SÜRECİ UZAKTA

Geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmasında Yeoryios, “Kıbrıs, Helenizmin son burcudur. Kıbrıs düşerse diğer Yunan yerleri ayakta duramaz. Yeni ödünler için ağır baskı göreceğimiz müzakerelere oturulmamalıdır” diyerek müzakere masasına oturacak olanlara talimat veriyordu. Diğer yandan Almanya’nın Lefkoşa’daki büyükelçisi Anke Schlimon, Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için herkesin cesaret ve irade göstermesini söyledikten sonra siyasi eşitlik temelinde iki bölgeli iki toplumlu yapıyı desteklediklerini söylüyordu.

Almanya’nın Lefkoşa büyükelçisi bunları söylerken eski Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Junker, Kıbrıs müzakerelerinin de 2017 yılında Crans Montana’dan ilerlemesinin olanaklı olduğunu buna karşın Türk tarafının uyumlu davranmasına rağmen şu anki Rum başkan sıçrama yapmaya hazır değildir diye konuşuyordu. 

Öyle anlaşılıyor ki karşımızdaki unsurun sırtı sıvazlanmaya devam edildiği sürece adada müzakere sürecinin başlaması uzakta kalacaktır. Ayrıca 186 sayılı kararın güncellenmemesi durumunda müzakerelerin başlatılması olanaksız olacak ve bizden sonrakiler 60’lı yılları kayıp sayıp çözüm arayacaklardır. Çözümü de belgelerden veya yazılanlardan bulma arayışına gireceklerdir. Çağdışı kalmış olan 186 sayılı kararla konunun çözülmesinin olanaklı olmayacağının bilinciyle çalışmaların yapılması gerekiyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları