Olaylar Ve Görüşler

Milli eğitimimiz eğitim öğretime nasıl başladı? - Prof. Dr. Esergül BALCI

18 Eylül 2023 Pazartesi

Sokrates, “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini ödeyin” der. 

Eğitim politikası, ülkelerin gelecek için belirlenen hedeflerine ulaşmak amacıyla yapılır. Vatandaşlar, toplumun ve devletin ihtiyaç duyduğu yönde, okullar aracılığıyla yetiştirilir. Ülkeler, gelecekte var olmasını istediği özelliklere sahip ve kendine bağlı yurttaş yetiştirmeyi hedeflerler. Bunu da eğitim politikaları ile yaparlar. 

Ülkemizde laik Cumhuriyet yerine dinci-gerici eğitim getirilmeye çalışılıyor. İlk ve ortaöğretim yine eğitime sorunlarla başladı. Milli eğitimimiz tel tel dökülüyor. “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) Projesi, matematik derslerinin din derslerinin gerisinde kalması, felsefe, resim, müzik, beden eğitimi, TC inkılap tarihi ve Atatürkçülük derslerinin yok seviyesine indirilmesi, tarikat uzantısı vakıflarla işbirliği, ekonomik sorunlar, sığınmacıların eğitimi, okula ulaşamayan öğrenciler, okul terkleri, çocuk işçi ve çocuk gelinler, atanamayan öğretmenler, karma eğitimden uzaklaşma, fırsat ve imkân eşitsizliği, say say bitmiyor. 

Talim Terbiye Kurulu üyelerinden birisi, Harf Devrimi’ne karşı olduğunu, halifeliği ve medreseleri savunduğunu, zorunlu ve karma eğitimi istemediğini açıkladı. Milli eğitim bakanı ise karma eğitime karşıyım diyerek 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı düşündüğünü ortaya koydu. Kanunu yok sayan bakan, hâlâ koltuğunda oturmaya devam ediyor.

ANAYASAYA AYKIRI SUÇLAR

Eğitim öğretime ilişkin olarak, anayasamızın 42. maddesinde “Kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz”, “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” denmektedir. Ancak günümüzde anayasa ve yasalara aykırı işlemler yapılarak suç işleniyor.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri başkanlıkları ile işbirliği yaparak başlattığı ÇEDES gericileşme projesi laik eğitime vurulan hançerin son örneğidir.

SOYUT DÜŞÜNME BECERİSİ

Bu projede her ilçe için bir koordinasyon kurulu kurulması, kurulda ilçe müftüsü ile manevi danışmanlar, yani vaizler, vaizeler, Kuran kursu öğreticilerinin yer alması öngörülmüş. Komisyonun okullarda kurulacak olan “değerler kulübü” ile çalışma yürütmesi, seminerler düzenlemesi, dini mekân ziyaretleri yapması, kandil etkinliklerinde bulunması, öğrencilerin kamplara götürülmesi gibi faaliyetler yürütmesi üzerinde durulmuştur. 

Bu program, ana sınıfından 12. sınıfa kadar tüm sınıflarda uygulanacaktır. Her şeyden önce soyut düşünme becerisine ulaşamamış olan ana sınıfı çocuklarına, bu tür soyut bilgiler verilmesi eğitim psikolojisi açısından sakıncalıdır. Soyut konuları içeren dersler eğitim bilimi açısından, ancak 12 yaşından itibaren verilebilir. Bakanlık böylece hükümetin hedefi için bilimi ve bilimselliği göz ardı etmiştir.

Rehberlik ve psikolojik danışma öğretmenleri atanmayı beklerken 2022’de atanan öğretmenler arasında yüzde 21 ile ilk sırada din kültürü gelmektedir. İlkokulda din kültürü ve ahlak dersi 4. sınıftan ortaokul sonuna kadar 2’şer saat zorunlu olarak verilirken görsel sanatlar ve müzik derslerinin 1-8. sınıflarda 1’er saat, TC inkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinin 8. sınıfta 2 saat olduğu görülmektedir. Ortaokulda, din dersinin 8 saat zorunlu olması, “din, ahlak ve değer” grubu içinde seçmeli görüntüsü altında zorunlu olarak dayatılan derslerin olması, bizim nereye koştuğumuzun göstergesidir. 

Bu eğitimle mi çağdaş dünyadaki yerimizi alacağız? Düşünmekten uzaklaştırılan, itaat etme öğretilen, tarikat kafası ile yetişen yeni nesil ile mi gelişip kalkınacağız? 

Sokrates’in dediği gibi, çağdaş, bilimsel eğitime yeterli ve gerekli önemi vermeyerek cehaletin bedelini ödüyoruz, daha da ödeyeceğiz.

PROF. DR. ESERGÜL BALCI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları