Olaylar Ve Görüşler

Öğretmenlik yasası ve yanıt bekleyen sorular - Prof. Dr. İsa EŞME

04 Şubat 2022 Cuma

Yaşadığımız sorunlar yumağına şimdi de öğretmenleri gruplara ayıran “Öğretmenlik Meslek Yasası” eklendi. Geçen hafta TBMM Eğitim Komisyonu’nda kabul edilen yasa taslağı öğretmenleri “öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen” gruplarına ayırıyor. Uzman ve başöğretmen kademelerine yükselenlere bazı ekonomik avantajlar sağlayan bu düzenlemeyle öğretmenlik mesleğinde iyileştirme bekleniyor. 

İLK ADIMDAN SORUNLU

Yasanın en dikkat çekici yanı, aday öğretmenlik süreciyle ilgili. Düzenlemenin 4. maddesine göre aday öğretmenliğe atanabilmek için “Milli Eğitim Bakanlığı’nca ve/veya ÖSYM tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartı” getiriliyor. Bunun bir öğretmenlik yeterlilik sınavı olduğu anlaşılıyor. Aday öğretmenler, eğitim ve uygulamadan oluşan 1-2 yıllık Aday Öğretmen Yetiştirme Programını tamamladığında “Adaylık Değerlendirme Komisyonu” tarafından yapılan değerlendirmeye tabi tutulacak. Tamamen sübjektif nitelikte görülen bu değerlendirmede başarılı bulunanlar öğretmenliğe atanacak. İşte getirilen düzenlemenin en sorunlu yönü bu ilk adımda başlıyor. 

TELAFİSİ NASIL OLACAK? 

Aday Öğretmen Yetiştirme Programında görev verilecekler hangi ölçütlere göre seçilecek, değerlendirme nasıl yapılacak? Değerlendirmenin “Bizden mi değil mi” araştırmasına dönüşmesi nasıl engellenecek? Üniversitelerde dört yıllık öğretmenlik programını tamamlayan, ardından bir iki yılını da aday öğretmenlikte geçiren bir genç, sübjektif olması kaçınılmaz olacak bir değerlendirmede başarısız bulunursa ne yapacak, kaybettiği yıllarını nasıl geri alacak? 

TEHLİKELİ BELİRSİZLİK

Düzenlemenin 6. maddesine göre öğretmenlikte on yılını dolduranlar mesleğin ikinci kariyer basamağı olan uzman öğretmenliğe, bu kademede on yılını dolduranlar da başöğretmenliğe geçebilmek için Bakanlıkça yapılacak yazılı sınavlarda 100 üzerinden en az 70 puan almak zorunda. Bu sınavların objektif test yerine neden klasik yazılı sınav olarak uygulanacağı ve kapsamının ne olacağı ikinci bir soru işareti olarak görülüyor. 

Yapılacak sınavlarda adaya alanı veya öğretmenlik mesleği ile ilgili sorular mı sorulacak? Yoksa son yıllarda KPSS’de üstün başarı gösterenlerin elendiği sözlü sınavlar örneğinde olduğu gibi, ilmihal kitaplarının dipnotlarında yer alan bilgiler mi sorulacak? 

KADROLAŞMA PROJESİ Mİ?

Öğretmenlik mesleğinde üç kademe oluşturularak ayırım yapılması zaten meslek için sorun yaratacak bir uygulama olarak görülüyor. Bir de kademeler arasında yapılacak değerlendirme ve sınavların “Bizden mi değil mi” sorgulamasına dönüştürülmesi öğretmenlik mesleği, dolayısıyla Türk milli eğitimi için büyük bir yıkıma yol açacaktır. Bu durumda söz konusu yasa öğretmenlik mesleğine hiçbir katkı getirmeyeceği gibi, bizim insanımızın genlerine kadar işleyen “öğretmene saygı” duygusunu da yok edecektir. Böyle bir sonuçla karşılaşılmaması ve bu düzenlemenin bir “kadrolaşma projesine” dönüşmemesi için kurulacak komisyonlarda liyakatin esas alınması, yapılacak değerlendirme ve sınavların objektif ve mutlaka şeffaf olması, getirilecek yönetmelikle bunun yasal hükme bağlanması gerekir. 

Unutulmamalıdır ki “Eğitim, nihayet öğretmenin niteliği kadar iyidir”, nitelikli öğretmen de ancak nitelikli eğitim politikalarıyla yetiştirilebilir.

PROF. DR. İSA EŞME

ESKİ YÖK BAŞKANVEKİLİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları