Oryantalist deli gömleğinin yırtılışı - Prof. Dr. Seda Ünsar
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Oryantalist deli gömleğinin yırtılışı - Prof. Dr. Seda Ünsar

24.04.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan karşıdevrimin geldiği son aşama, anayasa ihlali üzerine kurulu bir hukuk düzeninde saltanat-hilafet anayasası yapma çağrısının normalleştirilmesiydi. 31 Mart günü sandığa yansıyan ve Batı basınının da “ezici bir zafer” olarak tescillediği halk iradesinin en önemli anlamı, karşıdevrime “dur” ihtarıdır.

Rönesans’ın yüzlerce yıllık süreçlerden sonra doğurduğu Aydınlanma ve onun politik ifadesi olan ulus devleti, 15 yılda aynı anda inşa etmeyi başaran Cumhuriyet Devrimi, Batı kapitalizmine geç ve çarpık entegre olan Osmanlı’nın farklı sınıf yapıları nedeniyle eksik kalan sivil toplumu da kurmayı başarmıştır. Gezi, bu sivil toplumun, iktidarı değiştirememiş olsa da rüştünü ispat etmesiydi.

Denilebilir ki Soğuk Savaş boyunca ilerici güçleri büyük ve sürekli darbeler alırken gerici güçleri emperyalizm tarafından beslenen, aydın sınıfının tasfiyesiyle sarsılan, 80 darbesiyle siyasal toplumu apolitikleşirken antidemokratik güçleri demokrat maskesiyle iktidar olan, özgür medyanın kitlesel gücü kırıldığından demagoji ve kavram karışıklığının hüküm sürdüğü Türkiye, 10 yıldan sonra sonunda ayağa kalkmıştır.

ÜÇ TEMEL NOKTA

Soğuk Savaş sonrasında oryantalist Batı paradigmasının görmek istediği kimlik çatışmasına sıkıştırılmış olan Türkiye, üzerindeki ve Batı imajındaki deli gömleğini yırtmıştır. Bu şartlar altında, başarının kendisi nedenlerinden daha önemlidir.

Amerika’daki doktora yıllarımda katıldığım bazı konferanslarda, Türkiye’den gelen akademisyenler, Amerikan düşünce kuruluşlarından fon alarak yaptıkları çalışmalarda, AKP’nin Türkiye’yi liberalleştirme/ demokratikleştirme adımları dedikleri oryantalist deli gömleğini Türkiye’ye giydirirken, bu gömleğin tarihdışılığını anlatan eleştirel bir yaklaşım sunmaya çalıştığımda saldırı altında kalmıştım. Bütün öngörüleri yanlış çıktığı ve argümanları bilimsel olarak da yanlış olduğu halde, bugün hâlâ dünya basınına demeç verebilen aynı akademisyenler seçim sonuçlarını kutluyor.

Demokrasi bir “rakam meselesi” değildir. Fakat yıllardır seçim öncesi, süreci ve sayımında tek adam rejiminin hukukdışı, adaletsiz, saldırgan ve baskıcı yöntemleri göz ardı edilerek dış ve iç basında, 52- 48 olarak mitolojik bir lanet gibi sabitlenen rakam artık değişmiştir

1994 yerel seçimlerindeki yüzde 75’lik, 2002 genel seçimlerindeki yüzde 66’lık bölünmüşlük, “kazanacak aday”ın CHP adayları olduğunu görmüş; bununla da yetinmeyerek meclisleri de hem Cumhuriyetin, hem çok partili demokrasinin kurucusuna vermiştir. Bu, aynı zamanda ülkeyi bir yeniden (tabandan tavana) inşa ediş görevidir. Bu durumun üç temel anlamı vardır.

Bir, özünde Türkiye meselesi olmayan, irrasyonel “Kudüs, Gazze düşecek” sloganı İsrail ticaretini perdeleyememiştir. Göz boyamaya yönelik bazı şeyler; gerçek bir kalkınma olmadığını ispat eden ve derinleşen sefalet karşısında, primordiyal hislere hitap ederek göz boyayamamıştır.

İki, 2019’da büyük belediyeleri alan (ve özgür, eşit, adil bir seçimde çok daha fazla belediyeyi almış olacağı aşikâr olan) CHP’nin halkçı ve şeffaf sosyal belediyeciliği, tek adam rejiminde sosyal devletin tamamen erimesiyle derinleşen yoksulluk ve yoksunluğu hafifletmede, belediye meclislerinin veya devletin muhalefetine rağmen başarılı bulunmuştur.

Üç, CHP’nin, iktidar olabilmek için halkta karşılığı olmayan fakat ürünü oldukları Batı oryantalizminin deli gömleğine dayanan birtakım kişilerin, yıllardır, CHP’lileri bile ikna eden, hakarete varan, dev aynasında hayal gören küstahlıklarına ihtiyacı yoktur. CHP, Winston Churchill’in “izmarit taktiği” ile viski salonlarında ya da Pensilvanya kutsaması ile Washington’da değil, kanlı savaş meydanlarında kahramanlığı destanlaşmış Anadolu halkının sinesinde kurulmuştur.

Mayıs 2023 genel seçimleri, çalınan hayatını geri alma umuduyla sabırla bekleyen gençlik için umutsuzluğu hayal kırıklığıyla derinleştirmişti. Hem Türkiye’ye özel, hem postmodern kapitalizmin karakteristiği gereği apolitize yetişmiş olan gençlik, bu ilk ve tek büyük politik aksiyonunda yaşadığı stresle, ne olursa olsun bir türlü değişmeyen bir duvara çarpmıştı. Bu durum, gençliğin eskisinden de çaresiz biçimde geri gelen siyasete ilgisizliğini, Türkiye’yi bir an önce terk etme arzusuna dönüştürmüştü.

Çocuklar okula gideceklerine işçilik yapıyor; pırıl pırıl üniversite öğrencileri vasıfsız işçi muamelesi görüyor, korkunç işçi katliamlarında can veriyor veya intihara sürükleniyor; emekliler bir ömür emek verdikleri kendi vatanlarında dilenci durumuna düşürülmüş; öğretmeni atanmayan, Osmanlı’nın 19. yüzyılındaki kapitülasyonlarla işçisi, memuru, akademisyeni Maslow’un hiyerarşisinin en alt katında sefalete sürüklenen, marabalaşan ve savaşlarda ölmekten yaşamaya fırsat bulamayan, ülkesindeki turistin karşısında haysiyeti kırılan, eğitim müfredatında kurtarıcısı olan kurucu değerlerine saldırılan ve kendi tarihine düşman yeni nesiller yetiştirilen, fabrikaları, limanları, ordusu özelleştirilmiş, yurttaşlığı ve toprakları satışa çıkarılmış, sınırları kevgire dönmüş, vatanı kendi politik-ideolojiksosyal dokusuna düşman yerleşmecilere açılmış, özetle Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzyıl önce ezip geçtiği ne kadar bela varsa başına sarılmış Türkler, buz gibi bir seçim sonrası yalnızdı...

THRASYMAKHOS AHLAKI 

Oysaki şimdi, gençlerin çoğunluğunun iktidar karşıtı tavır aldığı 31 Mart seçimleri, (31 Mart’ın Türk tarihi hafızasındaki yerine de yakışır biçimde) seçilenler içinde gençlerin ve kadınların özellikle parladığı bir an oldu. Tam da Cumhuriyet Devrimi’nin ruhuna yaraşır biçimde, şimdiye kadar hep Avrupa’da görülüp de imrenilen bir tablo var artık karşımızda. Bu tablonun kadınları, şaibeli emperyalist ilişkilerin yalılarında oturan “yetmez ama evetçi” vitrin iktidar kadınlarından ya da “Bir kereden bir şey olmaz”cılardan ziyade, bugünün Selma Rıza’ları, Halide Edip’leri olarak karşımızda.

Thrasymakhos ahlakı çöktü. Özellikle Üsküdar örneğinin vurguladığı gibi toplum, liyakatsızlık ve kadın düşmanlığına teslim olmadı. Fakat Türkiye’nin bu silkinişi, sorunlarının derinliği ve aciliyeti nedeniyle, bir an önce müdahele gereğini perdelemez. Bu da önümüzdeki yolun çok çetin olduğunu ve hata kabul etmeyeceğini gösteriyor. 

Prof. Dr. Seda Ünsar

Akademisyen/Yazar

 

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025