Olaylar Ve Görüşler

Oyları saymak değil tartmak gerek - Zafer Gençaydın

20 Haziran 2023 Salı

28 Mayıs Pazar günü, toplumun geleceğiyle ilgili referandum niteliğinde, nefes kesen bir seçim yaşadık. Tek adam iktidarının yanlış ekonomi politikalarından kaynaklanan pahalılığının dar gelirliyi sıkboğaz etmesi, ülkenin “Göçmenistan”a çevrilmesi, laik Cumhuriyet düşmanlığı gibi birçok nedenin yarattığı tedirginliğin seçime ilgiyi artırdığı söylenebilir. Kamuoyu yoklamalarının sonuçları ise eli kulağında bir değişimle Cumhuriyetin yeniden doğacağı umudu veriyordu. Ancak sonuç; harmanı yakanlara, yaktıkları harmanın öşürünü vermek gibi oldu.

Kamu görevlisi adayların görevden ayrılmaları yasal zorunlulukken görevlerini sürdürmeleri demokrasi etiğiyle bağdaşmayan pişkinlik örneğiydi. Seçimin adil, güvenli yürütülmesinden sorumlu bakanların; tarafsızlık bir yana, sanki asıl görevleri seçim kazandırmakmış gibi çaba göstermeleri “hile” kuşkusu yaratmıştır. Anayasanın kesin hükmüne, hukukçuların tepkilerine karşın, cumhurbaşkanının üçüncü kez adaylığı dayatma olarak algılanmış; ilgili karar organlarının “Evet” demek zorunda kaldıkları söylentisi yayılmıştır. Geçmişte Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oyları geçerli sayması nasıl ki benzeri görülmemiş bir uygulama idiyse; adalet, eşitlik ilkesinin hiçe sayılarak devletin tüm olanaklarının; parasının, çalışanlarının, araçlarının tek yanlı kullanılması da “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” gibi yeni bir demokrasi(!) anlayışı olsa gerek. Baştan beri, “bitaraf olan bertaraf olur” gibisinden, kendi davulu çalmayanları suçlayan; ülkenin yüz akı bilim, sanat insanlarına “müsvedde, “entel-dantel” diye ayrıştıran kavgacı, saldırgan dille korku iklimi yaratmakla kalınmamış; kutsal değerler de siyasal sömürü aracı yapılmıştır. Her fırsatta “İslami kuralların” yaşamın her alanına yerleştirileceğinin vurgulanmasından yüz bulan gerici çevreler iyice şımarmış; haddini bilmeyen bir imam, cemaati silahlanmaya çağırma küstahlığını gösterebilmiştir. Sanki susturmak isteyenler varmış gibi, “Ezanı susturamayacaksınız” yaygarası koparanlara düşünür Feuerbach’ın sözlerini anımsatmalı:

“Aklın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir.”

Millet İttifakı’nda terörist arayanların; dinci, ırkçı terörle ilişkisi “şaibeli mi tescilli mi” olduğu tartışma götüren, laik Cumhuriyet değerlerini tümüyle reddeden bir siyasal partiyle ortaklık kurmaları nasıl bir çelişkidir? Karşıt görüşlüleri terör destekçiliğiyle, hainlikle karalayarak düşmanlaştırma çabalarına karşın köklü devlet terbiyesi geleneğine sahip halkımız, büyük bir olgunlukla seçim sınavı verebilmiştir. Ancak siyasal bilinç, etik yoksunu yalancıların, şantajcıların, montajcıların seçme, seçilme hakkına sahip olmaları demokrasinin gereği sayılacaksa, o demokrasi faşizmden daha az tehlikeli değildir: Hakaretlerle seçim zaferi kutlayanların kullandıkları dil, kimlerin kimleri kazandırdığını gösteren mihenk taşıdır: Oyları saymak değil, tartmak gerek



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları