Olaylar Ve Görüşler

Özgürlükçü adalet

13 Temmuz 2023 Perşembe

Kemal Kılıçdaroğlu girdiği ilk seçimlerde partisinin oy oranını yüzde 5 kadar artırdı. O dönemdeki CHP’nin örgüt yapısındaki demokratikleşme çabaları, yeni bir ilerici/demokrat program ile desteklenseydi bu oy artışı sürebilir ve bugün CHP daha iyi bir noktada olabilirdi. Oysa gelişmeler tam aksi yönde oldu.

CHP’nin sağ kökenli aday arayışları ilk kez 2014 yerel seçimlerde parti meclisine yansıdı ve haliyle tartışmalar çıktı. Sonrasında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sırf dindar kimliği nedeniyle Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterildi ve bu da PM içinde birkaç kişinin sert muhalefetiyle karşılaştı. Temel tezimiz şuydu: Atatürk’ün partisinde dini inançları kimsenin adaylığına engel oluşturmaz, ancak adaylık gerekçesi de olamaz! CHP içindeki bu karmaşık yapı 9/10 Mart 2018 tarihindeki tüzük kurultayı ile kurumsallaştı. Fiilen önseçim kaldırıldı ve genel başkan tek başına aday belirleme hakkını elde etti. Böylece, 2018 seçimlerinde listelerde daha fazla sağ kökenli adaya yer verildi. Nihayet, 2023 seçimlerinde sağ partilerle resmen ittifak yapılarak parti listesi sağa açıldı.

Türkiye’de ‘sol’un sınırı

23 Haziran 2014 tarihli PM toplantısında genel başkan ülkede sol oyların yüzde 30 ile sınırlı olduğunu, partiyi sağa açmadan iktidarın yakalanamayacağını savunuyordu. 2023 seçimlerinde bu paradigmanın çöktüğü görüldü. Tüm siyasal yaklaşımları içine almasına rağmen CHP’nin oy oranı değişmedi. Artık CHP’yi ilerici/demokrat inancından yine gurur duyan ve demokratik mekanizmalarını açık tutarak sürekli yenilenmeye olanak sağlayan bir yapıya kavuşturmak gerekiyor.

Türkiye’de sosyal demokratlar elbette iktidara ulaşabilirler. Ancak bunun için Türkiye’de oluşmuş olan mevcut siyasal yapının eksenlerinin değiştirilmesi gerekir.

Ülkemizde Batılılaşma çabaları Cumhuriyetin kurulmasıyla sistematik ve köklü bir çağdaşlaşma devrimine dönüştü. Çok partili demokrasiye geçilmesiyle bu devrimin dayandığı toplumsal kesimler, geride kalan büyük kitleyle çatışınca Türk siyasal yaşamı çağdaşlık ile muhafazakârlık eksenleri üzerine oturmaya başladı. Muhafazakârlar “adalet” kavramını yoğun biçimde kullanıldılar. Çünkü siyasal tabanları egemen iktidara karşıydı. Buna rağmen, toplumda ne adalet talebi azaldı ne de özgürlükler konusunda sancılar son buldu.

Adalet fikri

Türkiye’nin bu özgün koşullarında sosyal demokratların iktidara gelmek için, aleyhlerine oluşmuş mevcut siyasetin eksenlerini baş aşağı etmesi gerekiyor. Bunun için öteden beri savunduğu ancak daha çok aydınları ilgilendirmiş olan özgürlük kavramının yanı sıra muhafazakâr kesimin beyhude bir slogan olarak kullandığı, geniş kitleye ulaşabildiği “adalet” kavramını söküp üstlenmesi gerekiyor. Böylece siyaset sosyokültürel ya da yaşam tarzı üzerinden değil özgürlük ve refah üzerindeki eksenler üzerinden yapılanacaktır ki bu halde ilk taraf kolaylıkla iktidara ulaşacaktır.

Giderek hegemonyası artan ve kurumlaşan muhafazakâr siyaset karşısında “özgürlükçü adalet” çıkışı bir başarılı olabilir. Böylesi bir devrimci hareketi ülkemizde başarıya ulaştırabilecek yegâne siyasal parti olarak da yine Atatürk’ün CHP’si gözüküyor.

PROF. DR. HURŞİT GÜNEŞ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları