Olaylar Ve Görüşler

Süregelen zoonotik tehditleri sonlandırmak - Dr. Rüştü TAŞTAN

07 Temmuz 2023 Cuma

Dün 6 Temmuz Dünya Zoonoz Günü’ydü. Tam 138 yıl önce, kuduz köpeğin ısırdığı, 9 yaşındaki bir çocuğa (Joseph Meister), Pasteur, geliştirdiği kuduz aşısını ilk defa uygulamış, sonuçlar bilim tarihi bakımından yeni gelişmelerin habercisi, öncüsü olmuştur. 

6 Temmuz 1885, “eski” zoonozlardan olan, insan ve hayvanlarda yüzde 100 öldürücü kuduz virüsüne karşı “aktif bağışıklamanın” başladığı, etkileri ve saygınlığı çağlarca sürecek olan bilimsel girişimin tarihidir. Bu tarih, daha sonra tanımlanacak yeni enfeksiyonlarla mücadele ve bağışıklama çalışmaları ile küresel biyogüvenlik açısından son derece yaşamsal önemdedir. Son çeyrek yüzyılda, bu gelişmenin önemini vurgulamak, süregelen, “yeniçıkan zoonotik tehditler” ve onların sosyoekonomik etkilerine dikkat çekmek, farkındalık yaratmak, ve yaygınlaştırmak adına bugün önemlidir.

Zoonozlar veya zoonotik tehditler insanlık tarihi kadar eski olup insanlığa savaşlardan daha çok zarar veren sağlık tehdidi potansiyeliyle günümüze kadar var olagelmiştir. Antroposen denen son 150-200 yıllık süreçte, özellikle son 50 yılda doğada yaşanan insan kaynaklı (antropojenik) değişimler, zararları önceden kestirilemeyen sağlık sorunlarına (epidemi/pandemilere) yol açmıştır. 

Doğada, insan, hayvan, bitki, çevre, ekosistem (İHBÇE) arayüzündeki “doğal denge” insanlarca bozuldukça (iklim değişikliği, yangınlar, ormansızlaştırma, aşırı kentleşme arttıkça) “yeni patojenler” meydana gelmektedir. Aynı zamanda, bilinen patojenler (hastalandırıcı mikroplar) konak değiştirmekte, “tür atlamakta”, sağlık tehditleri giderek daha karmaşık hale gelmektedir. 

İçinde yaşadığımız 21. yüzyılda bile 5 pandemi kayıtlara geçmiş ve insan tarihte görülmemiş COVID-19 “zoonotik pandemisini” acılarıyla deneyimlemiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 6 milyon 945 bin 714, Türkiye’de 101 bin 419 kişi yaşamını yitirmiş, devasa sosyoekonomik, sosyopsikolojik “travmalar” yaşanmış ve insanlık bilinmeyen viral “mikrobiyofobi” ile yüzleşmiştir. Peki neden? 

Günümüzde sağlık teknolojilerinde, bilimsel gelişmelerde bunca ilerleme varken, “nanometre” büyüklüğündeki COVID-19 etkeni nasıl oldu da yaklaşık 103 günde (Aralık 2019 - Mart 2020) bütün dünyaya yayıldı ve DSÖ 11 Mart 2020’de salgını “pandemi” ilan etmek zorunda kaldı?

‘TEK SAĞLIK’

Günümüz sağlık hizmetlerinde, mesleklerarası veya disiplinlerarası işbirliği yapılmadan, insan hayvan sağlığını korumak, toplumsal gönenci yükseltmek, hayvan refahını geliştirmek mümkün müdür? Eğer 2020 öncesinde ve sonrasında “Tek Sağlık Düşüncesi” işlevseleştirilseydi, SARS, COVID-19 olur muydu? Dr. Lederberg’in vurguladığı “…bildiğimiz Yeniçıkan Enfeksiyonlar hiçbir sınır tanımadan, yaşam tarzı, kültür, etnik köken veya sosyoekonomik durumuna bakmaksızın her yerde,  her yaşta herkesi etkileyebilir” öngörüsü ciddiye alınsaydı, son 50 yıllık “yeni çıkan enfeksiyonlar” epidemiyolojisi, ekoloji ve iklimsel faktörlerle zamanlıca ilişkilendirilseydi ve disiplinlerötesilik uygulansaydı, bunca sosyoekonomik kayıplar yaşanır mıydı?

Çözüm olarak, pandemiseni aşmak, “olası” yeni zoonotik pandemilerle karşılaşmamak için, veteriner hekimlik hizmetleri öncelenmeli, güçlendirilmeli ve tek sağlık yasalaştırılmalı, yaşamsallaştırılmalıdır.

DR. RÜŞTÜ TAŞTAN

KOÜ KOCAELİ SAĞLIK HİZMETLERİ MYO ÖĞRETİM ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları