Sadece aptallar inanır

26 Nisan 2016 Salı

Baştan sorumu sorayım ve bu hepimiz için düşünce antrenmanı olsun: Ülkemizde demokrasinin yerleşememesi, hak ve özgürlüklerin çağdaş özelliklere sahip olamamasının temel nedeni, sakın “sivil siyaset” sahipleri, liderleri, partileri olmasın? Biz “düşmanı” hep askerde, gladyoda, devlet içindeki çetelerde, bürokraside falan ararken?
Tamam, bu saydıklarımızın hepsi “kurulu”, “tutucu” düzenin koruyucuları, pekiştiricilerini; iktidar odakları, iktidar odağı olmaktan nemalanan ve mevzisini asla kaybetmek istemeyen, sözde bazı siyasi ve ideolojik saplantıları da olan “devlet” sahiplendi.
Ama onların işbirlikçileri hep iktidara gelen siyasetçiler oldu. Kimdi bu siyasetçiler? 1950’den itibaren hemen hepsinin aslında sağcı siyasi parti ve liderleri olduğunu görürüz.
Hepsi, demokrasiye ve özgürlüklere kapalı devlet içindeki ve dışındaki, kirli odaklarla işbirliği yaptı... Bu bir... Kimi zaman onları kullandı, bu iki... Bazen de bu odakların ta kendileri oldu, yani özdeşleştiler.. karşımıza siyasi parti mafyaları olarak çıktılar.

Devlet odaklarını ele geçirme
Sivil siyasetçilerle, devlet içinde ve dışındaki bu saydığımız odaklar arasında uzlaşı, çatışma, sürdü gitti.
Siyasetçi, devletteki iktidar odaklarını ele geçirme çabası içinde oldu... Dikkat; demokrasinin önünü açmak amacıyla değil, bizzat kendisi bu iktidar alanlarını yönetmek, yönlendirmek için...
Meseleye demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü, bilim, eğitim, ekonomi, kültür ve bütün bu alanların çağdaş olarak gelişmelerinin zorunluluğu açısından baktığımızda...
...1950’den itibaren siyasi tarihimizin özü ve özeti budur; bu açıdan tarihimiz gerçek anlamıyla yeniden yazılmalıdır...

Otoriterler, özgürlük mü getirirmiş!
Ergenekon, Balyoz, Odatv, Poyrazköy falan daha neler... Bunların üzerine çekilen diğer cilalar: 12 Eylül 1980 darbecileri, 28 Şubat 1997 askerin hukuki kılıflı hükümeti değiştirme zorlaması...
Neymiş? Darbelerle, askerle, karanlık devletle, Gladyo ile demokrasi ve özgürlükler adına hesaplaşmaymış.
Bu hesaplaşmayı kim yapacakmış?
Otoriter ve totaliter, üstelik İslami referanslarla ülkeyi yöneten RTE, AKP iktidarı...
Niçin yapacakmış? Ülkede demokrasinin önünü açmak için...
Peki demokrasi ve özgürlüklerin önünü açacak ve ülkenin çağdaşlaşmasına çalışacakmış gibi olan bu adamlar kimler, arkalarındaki referanslar ne?
İslamcılık, dincilik, siyasi ve dini biat, cemaatçilik, tarikatçılık falan...
Bunların geçmişte siyasi olarak ne özelliği var?
Birincisi, toplumu cemaatleştirmeleri, tarikatlaştırmaları yasaklanmış, engellenmiş.
Peki, engellenebilmişler mi?

İslamcıların yolları açıldı
Hayır, hep siyasi olarak örgütlü varolmuşlar. Şu veya bu partinin içinde veya başlı başına kendi partileri içinde... Erbakan’la iktidara yürüdüler, iktidar da oldular, ülkeyi yönettiler. Cumhuriyet Halk Partisi 1950’den sonra toplam 3 yıl, o da yarım yamalak iktidarda bulunurken, bunlar yıllarca ya tek başlarına ya bir ayaklarıyla, ama devletin de bütün imkânlarından yararlanarak iktidar oldular. Devlet ve bütün kurumları bunlar arasında parsellenmiş durumda.
Solun yolları en kanlı darbelerle kapatılırken, İslamcıların yolları açıldı. 12 Eylül’ün tamamen İslami karakterli yönünü görmeyen bir siyasi analiz güvenilir ve doğru olabilir mi?

Tarihte örneği yok
İslam referanslı bir yönetimin ülkeye demokrasi ve özgürlükler getirebileceğini kim iddia edebilir? Tarihte böyle bir örnek yok. Günümüzde de İslam coğrafyasında tam tersini yaşıyoruz. Hepsinin yerlerde sürünmesinin ve Batı egemenliğinin, kültürel, ekonomik, piyasa, bilim ve siyasi sultası altında olmasının da temel nedeni budur.
Arkasında demokrasi ve özgürlükler konusunda zerre bir referans olmayan RTE ve partisi ve Gül, demokrasi ve özgürlüklerin yolunu açacak, bu amaçla da devlet içindeki antidemokratik yapıları temizleyecek...
Öyle mi?
Onların yapabilecekleri en iyi şey, bu yapıları kendi denetimleri altına almak ve sürekli iktidarları için kullanmak olabilirdi. Ülke en büyük antidemokratik, demokrasi düşmanı iktidarla karşı karşıya...

Ergenekon’lar, Balyoz’lar neydi?
Ergenekon ve diğerleri, demokratikleşme ve özgürlükler mücadelesi değildi, tam tersine, AKP’nin totaliterliğinin önündeki bütün odakları temizleme süreciydi. Ergenekon kararlarından demokrasi ve özgürlükler çıkabileceğini sananların hepsi, bu yeni totaliter ve dinci faşist rejimin işbirlikçileri, samimi veya değil, kullandıkları aletlerdir...
Şimdi herkesin işi çok daha zor... Ama böyle rejimlerin günümüzde yıkılışları kaçınılmazdır da... (Üç yıl önce yazmışım! 8 Ağustos 2013 tarihli yazımdan özet)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları