DNA Eşleştirmesi Hangi Durumda Yapılır?

22 Mayıs 2014 Perşembe

Kafamı kurcalayan sorunun yanıtını Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasında buldum.
Soru kafama Enerji Bakanı Yıldız’ın sona yaklaşan açıklamalardan birinde takılmıştı.
Yıldız, naaşların ailelerine teslim edilmesindeki gecikmenin DNA eşleştirmesi yapılıyor olmasından kaynaklandığını söylemişti. Anlaşılan Bakan Yıldız, hep doğruyu söylediği algısını öyle güçlü yaratmıştı ki, meslektaşlarım “Niye DNA testi yapılıyor” sorusunu soramadılar.
Oysa şehitlerin tanınması kimi zaman yüz fotoğraflarından, kimi zaman da aile temsilcilerine, canlarını kaybedenleri göstererek yapılıyordu. Demek ki kimi şehitler tanınmayacak durumdaydı!
Erdoğan konuşmasında şöyle dedi: “İlk anlarda ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın sıkıntısı yoktu, ama son çıkan 15 - 20 vatandaşımızda biraz sıkıntı vardı bu yanma işleminin meydana getirdiği. Orada da DNA testleri yapılarak eşleştirme yapıldı, şehitlerimiz ailelerine teslim edildi.” (AA)
Bu açıklamanın çevirisi şöyle olmalıydı.
Söz konusu 15 - 20 işçi ya yanarak can vermişler ya da can verdikten sonra tanınmayacak ölçüde yanmışlardı.
İşin tuhafı kimse de bu gerçeği dile getirmemişti. Yaratılan korku, dağları beklemekten vazgeçip ocağa kadar inmişti.

***

Hedef saptırma ekibi (ne kadar da kalabalıkmış) hemen işe koyulmuştu.
Suçlular anında isimlendirildi. İşveren, sendika ve gazeteciler.
Ocakların asıl sahibi olan, ton maliyetinin yaklaşık 130 dolardan 24 dolara nasıl indirildiğini merak etmeyen, işçi sağlığını ve iş güvencesini “patrona yük getirir” diye yok sayan AKP iktidarının temsil ettiği devlet neredeyse sütten çıkmış ak kaşık gibiydi. Onca yandaş ve yağdaş, öfkenin yönünü iktidar karşıtlarına çevirmek için mikrofon mikrofona, kalem kaleme vermişti.
Pek haksız da değillerdi. Çankaya koltuğu tehlikeye girmişken, öncekiler gibi ne yapıp edip vaziyeti kurtarmalıydılar.

***

Meslektaşım Melih Aşık, Erdoğan’ın grup konuşmasında kullandığı sözcükleri şöyle sıralamış:
“Şerefsiz, edepsiz, ahlaksız, alçak, zavallı, haysiyetsiz, kirli eller, kirli zihniyet, vicdanınıza beton dökülmüş, utanmaz, hain, zelil, sefil, insan müsvettesi, dalkavuk, sürüngen, utanmaz, nebbaş (ölü soyucu, mezar soyguncuları).”
Şimdilik hedefte iki gazeteci var. Yılmaz Özdil ve babasını küçük yaşta Kore’de yüzbaşıyken şehit veren Yazgülü Aldoğan
Alıntıladığım sözlerin büyük bölümü bu meslektaşlarımız için. Hiç yakışmıyor ama öfke politikası böyle yapılıyor.
Özdil ve Aldoğan, kendilerini koruyacak yetkinlik ve deneyime sahip meslektaşlarım. O nedenle de bir selam göndermekle yetiniyorum.

***

Allah aşkına söyler misiniz, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 sayılı “Madenlerde Sağlık ve Güvenlik” konulu sözleşmesini 12 yıldır görmezden gelen, Meclis araştırması açılmasını isteyen önergeleri sürekli reddeden AKP’nin hiç mi vebali ve sorumluluğu yok!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları