İnşaat Terörü

20 Eylül 2014 Cumartesi

Türkiye terörün silahlısı kadar silahsızından da çok çeken bir ülke konumunda.
Terörle Mücadele Yasası’ndaki terör tanımı şöyle başlıyor: “Terör, cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle...”
Türkçe Sözlük’te de “Yıldırma, korkutma, tedhiş” olarak belirtiliyor. Tedhiş sözcüğü, ilk iki sözcüğün Arapçası.
İnşaatın, kalkınma gücü olarak benimsenmesi ve toprak rantının çekiciliği nedeniyle iktidarın gözbebeğine dönüşmesi, giderilmesi zor zararlara yol açıyor.
Rant paylaşımının denemesi bana göre Sulukule’deki uygulama ile geldi. Ardından aynı yöntem İstanbul’un öteki kupon kesimlerinde yaygınlaştırıldı.
Başkentteki en önemli uygulamalardan biri de Atatürk Orman Çiftliği’nden kopartılan bölümde Selçuklu kırması saray inşaatının öyküsünde görülüyor.
Ne Atatürk’le ne de ormanla ilgisi kalmayan bölümdeki inşaatın yukarıda sıraladığım terör tanımlarında yaşama geçirildiğini gösteren bir özelliği var.
SİT alanıyken yapımına başlanmasına, alanın SİT olmaktan çıkarılmasına, inşaatın durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının çöpe atılmasına, üstelik önceki başbakanın “Yürütmeyi durdurdular, binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım, içine girip oturacağım. Güçleri yetiyorsa yıksınlar” demesi, o bölgenin sadece çiftlik niteliğinin kaldığını gösteriyor. Bilirsiniz “çiftlik” sözcüğü dilimizde “Bir yetkilinin canının istediği gibi yönettiği bir kamu kurumu” tanımlamasında da kullanılıyor.
Bilin bakalım orası kimin çiftliği... Hiçbir yetkili de korkusundan ağzını açamıyor.

***

İstanbul, çalışma saatinin resmen sona erdiği saatten itibaren kuralsızlığın tavan yaptığı kentlerin başında gelir.
Belediyelerde UKOME diye anılan Ulaşım Koordinasyon Merkezi var. Amacı trafik sıkışıklığını giderecek önlemler almak ve uygulamak.
Daha çok turistik bir bölge olan Eminönü’nde, belirli saatlerde girilmesi yasaklanan caddeler ve sokaklar var. İş saatlerinde, mal ve malzeme getiren araçlar, caddenin veya sokağın girişinden başlayarak park sırası oluşturuyor. Trafik altüst oluyor. İstanbul’un kötü yönlerinden biri de bir yerde trafik sıkıştığında aksaklığın her yöne yayılabilmesi...
Yasak var ama denetleyen yok...

***

Pek çok yerde “kentsel dönüşüm” kapsamında apartmanlar yıkılıyor, biraz daha büyükçesi, imar durumu uygunsa ya da TOKİ ortaksa gökdelenler yapılıyor.
Toprak metrelerce kazıldığı için çıkanların taşınması gerekli. Ardından inşaat malzemeleri geliyor. Onu da beton dökme süreci izliyor.
İnşaatın en kısa sürede bitirilmesi ve bunun getireceği maliyet düşüklüğü öylesine önem taşıyor ki kurallar hemen gözardı ediliyor.
Evinize ya da gitmek istediğiniz yere gidemiyorsunuz. Girdiğiniz yolda metrelerce gidiyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki, inşaat nedeniyle yol kapanmış.
Hiçbir uyarı işareti olmadığı gibi, yetkililer de “Ne yapıyorsunuz” diye sormuyor ya da soramıyor.
Ana caddelerin en sıkışık olduğu saatlerde, toprak taşıyan dev damperli kamyonlar birbiri ardı sıra adeta cirit atıyor.
İzin almışlar mı, almışlarsa kim vermiş, belli değil.
İnşaat rantı tutkusu, inşaat terörüne dönüşmüş, kimsenin umurunda değil



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları