Önce Askerden Sonra Polisten Korkunca Böyle Oldu…

03 Ekim 2015 Cumartesi

İktidar partisi AKP’nin eski ve yeni yöneticileri ile eski bakanları, çeşitli açıklamalarında; tırmanan PKK terörüne kılıf bulmakta zorlanıyorlar.
Kimisi “Valilere görmezden gelin diye talimat verdik” diyor.
Ardından, askerin, teröristlere karşı eylem düzenlemek için yaptığı bini aşkın başvurunun belgeleri ve sadece sekizine onay verildiğine ilişkin bilgiler ortaya dökülünce, suç valilere ve Emniyet müdürleri ile jandarmaya yükletiliyor.

***

Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçiminden bu yana sürekli korku içinde yaşıyor.
Bugünkü korkusu biliniyor. İktidardan düşmesi ve kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesi...
Kimileri hâlâ daha süren eskimiş korkularının başında asker korkusu geliyordu.
12 Eylül 2010’daki anayasa değişikliği halkoylamasından “yetmez ama evetçilerin” de katkısıyla yüzde 57.88 oy alınca gücünü kullanabileceğine aklı kesti.
Zamanının geldiği kanısına varınca da önce EMASYA Protokolü’nü değiştirdi. (18 Nisan 2013) Silahlı Kuvvetler’in terörle mücadelede valilerin istediği zaman ve ölçüde savaşıma katılması kuralını getirdi.
Ardından da Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası’nın ünlü 35’inci maddesini değiştirdi. (13 Temmuz 2013) Maddenin değiştirilmeden önceki içeriği şöyleydi: “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak kollamaktır.”
Yeni madde ise iç tehdit yok sayılarak şöyle düzenlendi: “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; yurtdışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.”
AKP ülke yerine iktidarını koruma altına almayı yeğlemişti.

***

AKP’nin, asker korkusunu gidermek için en önemli seçeneği ülkenin ikinci yasal silahlı gücü olan polisin hem sayısını artırmak hem de silahlarını güçlendirmek olmuştu.
Polis hem İçişleri Bakanlığı’na bağlıydı hem de göreve alınmada siyasal tercihler geçerliydi. Kendisine doğrudan bağlı bir silahlı güç en önemli güvenceydi.
Ama bu beklenti de fos çıktı. 17-25 Aralık, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının zirve noktasıydı. Öncesinde ve sonrasında da gündeme gelenler nedeniyle AKP’yi bu kez de, kendi tanımıyla “paralel polisler” korkusu sardı. Atabildiklerini meslekten uzaklaştırdılar, atamadıklarını da sürgüne yolladılar.
Ama korkularını gideremediler. “Bize yönelik bir şey yaparlar mı?” kuşkusu kafalarında asılı kaldı.
Jandarma ise evvel ezel illerde valilerin emrindeydi.
Valileri kullanarak tüm silahlı güçleri denetim altına aldılar, ama beklentileri geri tepti. Anaların yanı sıra babaların ağlamaları da tavan yaptı.

***

Hukukta “tevil yollu ikrar” diye bir kavram var. “Bir şeyi anlamını değiştirerek kabul etme” demek oluyor.
Şimdi bu aşamadalar.
Seçimden iktidar olarak çıkamazlarsa başlarına geleceklerin korkusu dağları bekliyor. Bu nedenle de yasadışı olanlar dahil her yola başvurmayı deniyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları