Yeni konumun arifesinde...

06 Haziran 2015 Cumartesi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) bugün devlet kurumlarına da yansıttığı ceberut politikanın 12 Eylül 1980 öncesindeki uygulayıcısı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) idi.
AKP, basın meslek örgütlerine nasıl rakip yaratmaya çalışmış, yandaşlarına sendika ve dernek kurdurmuşsa, MHP de Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti’ni kurdurup gazete çalışanlarının aynı çatı altında örgütlenmesine karşı olanların kurduğu Fikir İşçisi Gazeteciler Sendikası’nı da ele geçirmişti.
Tıpkı AKP gibi, yayın politikası kendisine ters gelen gazeteler ile gazeteciler için de baskı ve tehdit uygulaması tavan yapmıştı.
Gün geçmezdi ki ülkücüler Cumhuriyet’in Pembe Konak’taki yazı işlerini basıp tehditler savurmasın...
Cumhuriyet okumak da bir başka sorundu. Az da olsa okurların, kimi ilçelerdeki çözümlerinden Tercüman gazetesi de yararlanmıştı. Çünkü CUMOK’lar önce Tercüman alır, Cumhuriyet’i onun arasına koyarak taşırlardı.

***

Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin ülkücüleri sokaktan çekip kontrol altına almasıyla benzer durumlar yaşanmaz oldu.
7 Haziran seçiminin iddialı partilerinden biri de MHP. İlgi çekici projeleri var. Gözlemlere göre de AKP’den seçmen alıyor.Ben de tanığım. Önceki seçimlerde AKP’ye oy vermiş muhafazakâr kesimden ailece ortak oy kullanan kimi evlerde, söz sahibi babaların “Bu seçimde MHP’ye oy verelim” dediğini yakından biliyorum.

***

Kapalı durumdaki CHP’nin öncülü Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü’nün 1991 seçimlerinde gösterdiği cesaret ve demokratlığı, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) öncülleri kötüye kullanmasalar, devlet de ceberutluğunu sürdürmese, belki de terör sona erecek ve HDP yüzde 10 barajını aşma sorununu yaşamayacaktı.
SHP’den seçilen 21 milletvekilinin büyük bölümü iç barış da dahil bütün umutları yerle bir ettiler.
HDP, Türkiye’nin partisi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bundan en çok korkan da AKP. Barajı aşarsa çantada keklik gördüğü milletvekilliklerini yitirmiş olacak. Bu tedirginlikten olsa gerek “Kürtleri aday göstermiyorlar” diye suçlamaya kalkışıyor.
Ancak HDP de, Kandil ve İmralı ile ilgili kuşkuları giderebilmiş değil.

***

Seçimin iddialı ve en disiplinli görünen partisi ise Vatan Partisi.
“Vatan Partisi neleri başardı” başlıklı broşürde “İşçi Partisi” iken yaptıklarını sıralıyor ama yansıyan görüntü, doğuşunun “Vatan” adını alışıyla gerçekleşmiş olduğu izlenimini yaratıyor.
Partilerin ve kişilerin geçmişinden yola çıkarak değerlendirme yapıyor ama değişip değişmediklerini kurcalamıyor. Üyeleri ve yandaşları da partinin, bugünüyle yetinip, geçmişte kitaplar dahil yazılıp söylenenleri, sanırım hiç merak etmiyor.

***

Partiler arasında işbirliği yasak olduğu için “Milli İttifak” anlaşması uyarınca Saadet Partisi (SP) ile Büyük Birlik Partisi (BBP) ortak listelerle SP adına seçime giriyorlar.
İki parti de dine dayalı siyaset yapmalarına karşın emperyalizme karşılar. Bu eğilimdeki seçmenlerin, ağırlıklı olarak AKP’ye kaymalarını anlamakta zorlandığımı belirtmeliyim.
Milli İttifak da yüzde 10 barajını aşmaktan söz ediyor. Yüzde 10’u ya da yüzde 3’ü aşarlarsa hazine yardımından SP yararlanacak.
Yasaya göre paylaşmaları olanaklı değil. Sorun olur mu olmaz mı bilemem.

***

Yarın sandık başındayız. Kim kazanırsa kazansın Türkiye yeni bir konumda olacak. Şu da bir başka gerçek ki AKP adına seçim meydanlarına çıkan Cumhurbaşkanı’nın yüzde 52’lik oy oranı da yeniden oylanacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları