‘Alabildiğine Özgürlük’müş!

03 Ekim 2014 Cuma

Sultan Efendi, çarşamba günü TBMM’nin yeni dönem toplantısının açış konuşmasını sanki “başbakanmış” gibi yaparken “Alabildiğine özgürlük...” dedi. Gel de inan...

***

16 Eylül Salı: Bu köşede “77 Milyonun Sultanı mı?” yazımızda şu bölüm vardı:
“Sultan’ı İngiltere’ye götüren ve 50 kişi için tasarlanmış, gıcır gıcır A330- 200 tipi, özel AK jetinde basınla görüşmesi resmine topu topu 11 meslektaş yansıdı. Çoğunluğu da yandaş kalemlerdi. Yeni Türkiye’yi tasarlayan Sultan, uçak hakkında ‘Bazı öneriler getirdiler, ama iç dizaynını (tasarımını) ben yaptım!’ demiş... El atmadığı bir iç tasarım kalmıştı!
Cumhurbaşkanlığı seçimi için kent alanlarında ‘77 milyon halkın başkanı olacağım!’ diye atıp tutuyordu. Seçildikten sonra ilk AKP Genel Kurulu’nu, 77 milyonu temsil eden tüm basının değil de özel uçakta olduğu gibi yandaşlarının, çıkardaşlarının izlemesine izin vermiş, karşıtlarını kapıdan sokturmamıştı.
Son olarak da İstanbul’da gazetelerin genel yayın yönetmenleri için basın toplantısı düzenledi. Aralarında Cumhuriyet’in de bulunduğu bazı gazetelerin temsilcilerini davet etmeyerek 77 milyonun nasıl sultanı olduğunu kanıtladı!
Başbakan Ahmet Davutoğlu da İstanbul’da aynı yolda yürüdüğünü göstererek çoğunluğu yandaş, çıkardaş kalemleri çağırdığı basın toplantısına, Cumhuriyet de dahil, karşıtları davet etmedi!‘Erdoğan partiler üstüdür, muhatap benim!’ dedi.
Gerisi Ajda Pekkan’ın ünlü şarkısı: ‘Palavra... Palavra...’”

***

26 Eylül Cuma: Bazı gazetelerde özetle şu haber yer aldı: “Kültür Bakanlığı’ndan Cumhuriyet’e yasak... ‘Kültürel ambargo!’
Ayasofya ve Topkapı müzelerine başkanlık yaptıktan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı’na atanan, “prof. dr.” unvanına sahip Haluk Dursun adında biri, Ankara’da basınla tanışmasına Cumhuriyet’in kıdemli kültür muhabiri Selda Güneysu ile birlikte bazı gazetelere kapıda, “Yassah! Hemşerim!” dedirtti.
Dursun kimdir? Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesini, “Bir cinnet döneminin eseri” olarak niteleyen bir ulemadır! Topkapı Sarayı’ndayken sultanlardan el etek öpmeyi öğrendiği anlaşılan yeni müsteşar, Sultan Efendi’nin vezirinin kulu olma yolunda ilk adımını attı. Bundan sonraki adımlar arasında Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi de yer alırsa hiç şaşmayalım!
Aynı gün basına, “kültürü nasıl algıladığını” hâlâ anlayamadığımız bakanın, her zamanki “gölge dışişleri bakanı” kimliği ile bu kez Erbil ve Kobani’deki terör olaylarına ilişkin demeci yansıdı! Haberi okumaya başlamadan önce, komşularda terörden zarar gören tarihsel, kültürel, dinsel mirasa tepki göstereceğini sanmıştım!
Müsteşar, basınla görüşmesinde ABD Başkanı Barack Hussein Obama’yı Ayasofya’da nasıl gezdirdiğini anlatmış! Anlaşılan “gölge dışişleri bakanı”, kendisine “gölge dışişleri müsteşarı” atamış!

***

28 Eylül Pazar: Sultan Efendi’nin “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” sadrazamlığına atadığı “prof. dr.” Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasını izlemeye hem de bir özgür bilim kuruluşu olması gereken Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde, basına, fotoğraf makinelerine ve TV kameralarına “Yassah! Hemşerim!” denildi. TV kanallarının, görüntüleri TRT’den almaları istendi.
“77 milyonun başkanı” denilen Sultan’ın, “sadrazamı” konumundaki bir başbakanın; İstanbul’dan sonra, Samsun’da da aynı uygulamaya başvurması, Amerikalı sinema sanatçısı George Clooney ile uluslararası ceza avukatı olan Lübnanlı eşi Amal Alamuddin’in Venedik’teki nikâhını anımsattı. Çift, bir Amerikan dergisinden aldığı 2 milyon dolar nedeniyle fotoğrafçıların nikâh salonuna girmesini yasaklamıştı!
Acaba yandaş ve çıkardaş basından aynı amaçlı telif hakkı isteniyor mu?

***

1 Ekim Çarşamba: Bir başka haber!“Yolsuzluğu yazan sitelere polisten sindirme baskını” ya da “karşigazete. com’a operasyon... Polis gelip şöyle dedi: ‘Haberi kaldırın.’”
Kapandıktan sonra, yayınını internette sürdüren Karşı gazetesindeki bilgisayar belleklerini polis taratıp aldı. Sonra “Baskının Tayyip Erdoğan’ın ses kayıtlarıyla ilgili haberler yüzünden yapıldığı” belirtildi. Site hakkında soruşturma başlatıldı!
Gençler anımsamazlar... 27 Mayıs 1960’a doğru Adnan Menderes’in polisi de, her gece gazete matbaalarını basarak “Şu haberi silin!” talimatını verirdi. Ertesi günü o gazetenin, o haberinin bulunduğu sütunlar kazındıkları için bomboş çıkardı.

***

Aynı gün... Görüşlerine katılırsınız, katılmazsınız ama Aydın Engin, Murat Belge, Ceyda Karan’a yönelik baskılara ne demeli? Gazeteci, Sultan Efendi mi ya da Sadrazam mı ki korumalarla gezmek zorunda kalsın?
Aynı gün... Antalya “Altın Portakal” yarışmasında önseçimden geçen ve “Gezi Parkı’nı” anlatan belgesel film gösterimden çıkarıldı. Neymiş? “Alabildiğine özgürlükmüş...”

***

Sevilen şarkıcı Cem Karaca’nın yıllar önce söylediği, sözleri ve müziği kendisine ait şarkısını anımsayalım:
“Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Amanin...
Yol dediğin yol gibi/ Ulaşmalı bir yere/ Biz dön baba dönelim/ Geliyoz aynı yere/ Bu döngü kısırdöngü/ Başı var da sonu yok.../ Dönüyom dönemiyom/ Sonunda bir çıkış yok.../
Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Amanin...
Yerel ve genel seçim.../ Seçin bakalım seçin/ Ki dön baba dönelim/ Aynı yere gelelim.../ Çete çeteye çatmış/ Çete çete içinde/ Battık buruna kadar/ Cafer getir peçete.../ Amanin...
Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Bindik bir alamete/ Gediyoz kıyamete.../ Amanin...
Nush ile uslanmam ben/ Etmeli beni tekdir,/ Tekdirden anlamazsam artık hakkım kötektir.../ Eskiden adam gibi/ Oturur meze yerdik,/ Şimdi meze yer gibi/ Oturup adam yiyoz gari.../ O zaman siz buna/ Müstehaksınız len!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları