‘Altın’, Altındır! (6)

18 Şubat 2022 Cuma

“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)” verilerine göre Türkiye, 2017’nin mart ayında “Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE)”, 678 milyon dolarlık “külçe altın” ihraç etmiş, karşılığında “aynı ay” -aynı miktarda- 692 milyon dolarlık “külçe altın” ithal etmiş! 

Uzmanlar sormuşlardı: “Satın aldığını, tekrar aldığına aynen satmak ya da sattığını, sattığından aynen satın almak ne demek oluyor? Bu nasıl bir iştir? Ekonomi bilimi, bunu nasıl açıklar?” Bu garip durumun gerçek içyüzü bir türlü açıklanmadı!

TÜİK verilerine göre, bu garip ticaret, 2017’nin “ilk dört ayında”, 2.1 milyar dolar “ihracat”, 1.9 milyar dolar “ithalat” olarak gerçekleşmiş, son bir yıla yayıldığında ise 95 ton altın “satılmış”, 122 ton altın “alınmış”!

Tonlarca altın

***

Son yıllarda, Türkiye’nin BAE ile yaptığı ticaretin hemen hemen tümünü “altın” oluşturuyor. Bir ülke, “ithal” ettiği hammaddeyi “işleyip katma değer üreterek” elbette “kazanç sağlamak” için aynı ülkeye satabilir. Ancak, bir ülkenin, aldığı malı hiç işlemeden, aynı özelliklerle aldığı ülkeye satışı garip değil mi? 

Böylesi bir alım-satımın, dünya ticaretinde acaba başka örneği var mı? BAE’den “külçe altın” alıp, karşılığında “külçe altın” satılmasının acaba gerçeği nedir? Bugün alınıp üç ay sonra satılmıyor! Her şey, üstelik aynı ay içinde “oldu da bitti maşallah” biçiminde oluyor! Türkiye, kuyumculuk ya da darphane için “külçe altın” ithal ediyor. 

Bu durumda, sanki kazancı olmayan bir ticaret uygulanıyor, demektir! “Külçe altın”, aynı miktarda ve aynı zamanda, aynı iki ülke arasında “ihraç” ve “ithal” edilince, herhangi bir ödeme de söz konusu olmuyor! Bu nasıl bir ticaret uygulamasıdır?

Bedeli alınmayan ya da ödenmeyen bir malın, “ödemeler dengesi” üzerindeki etkisi nedir? “İhracat yapılıyor”, ama geliri devlet hesaplarına nasıl işlenecek? Böyle bir uygulamanın ekonomik ilişkilerde yeri var mıdır?

***

BAE ile “altın ilişkisi”, İran’la “petrol karşılığı altın ticaretinin” uygulandığı dönemi anımsatıyor. 2013’ün ilk üç ayında, İran’dan 2.8 milyar dolarlık “altın ithalatı” yapılmıştı! 

İran’ın “uluslararası ambargoyu delmek için”, 2013’teki “altın ticaretinin”, bir ayağı Türkiye, öteki ayağı ise BAE idi… Türkiye bu durumda, BAE ile aynı ilişkiyi mi uyguladı?

İranlı işadamı Babek Zencani davasını özetle anımsayalım…

Zencani, yargılandığı davada, Türkiye’de dağıttığı “komisyonun (!)” 8.5 milyar dolar olduğunu açıklamıştı. Zencani’nin Rıza Sarraf hakkındaki sözleri dahil, davada söyledikleri her nedense Türk basınında yankılanmadı! 

Zencani ve Sarraf olayını anlayabilmek, İran’a 37 yıldır uygulanan “ambargo” ile birlikte oluşturulan kayıt dışı ekonominin işleyişini bilmekten geçiyor.

İran’ın petrol üretim kapasitesi yıllık 80-90 milyar dolardır. Bu ölçüde devreye giren “karaparayı” dolaşıma sokmak büyük bir zorluktu. Zencani, tek başına, iki yılda 170 milyar dolarlık karaparayı aklayıp dolaşıma soktu. Altın, “değerli taş” gibi değişik adlarla gümrüklenerek, Dubai’ye gönderildi. Dubaili mücevherat üreticileri, bu altınları eritip ziynet eşyasına dönüştürdü. Ziynet altınları, teknelerle İran’a gönderildi. Bu altınlar, İran’da tekrar eritilip külçeye dönüştürüldü.

Bu davada, birkaç ülkeyle birlikte Türkiye’nin de özellikle bir kamu bankası, Hazine Müsteşarlığı ve bazı siyasilerinden söz edildi. Türkiye, yalnızca bir “rüşvet soruşturması” olan 17-25 Aralık olayını bağımsız biçimde yargılayamadı, Sarraf’a karşı hukuku işletemedi!

17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk skandalının patlak verdiği 2013’te, İran’la kurulan ilişkilerde, Rıza Sarraf başroldeydi. Bazı bakan adlarının karıştığı yolsuzluklardan sonra, İran ile altın ticareti yavaşlamış, uygulanan yöntem terk edilmişti!

Rıza Sarraf’ın Dubai merkezli “Incept” adlı firması, Türkiye merkezli firması “Royal Holding’ten” altın satın alıyor, ödemeyi Hindistan’ın Dubai’deki “Bank of Baruda” hesabından “Royal Holding’in” Türkiye’de “Finansbank’ta” açtığı hesaba yatırıyordu.

(BAE) adına casusluk yaptıkları ve Cemal Kaşıkçı cinayetiyle bağlantılı oldukları şüphesiyle, 9 Nisan’da, iki Filistinlinin tutuklanması ve zanlılardan Zeki Hasan’ın dokuz gün sonra hapishanede ölmesi meseleyi daha da karmaşık hale getirmişti.

***

Türkiye, BAE’nin 11. büyük ticaret ortağıyken BAE, Türkiye’nin ikili ticaret hacmi en yüksek olan ülkeler sıralamasında 12. sırada geliyor.

AKP Reis-i Umumisi, Reis-i Cumhur, Veziri Azam Recep Tayyip Erdoğan’ın, BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile “barışma ziyareti”, “14 Şubat Sevgililer Günü’nde” gerçekleşti! 

Erdoğan’ın ziyaretinde, BAE ile 13 işbirliği anlaşması imzalandı. Erdoğan ve Zayed, “kavga ve suçlamalarla” geçen dokuz yılın acısını çıkarıyor gibiydiler. Erdoğan’ın ziyareti de “yıllar süren gerilimin” ardından ilişkilerin gelişmesi için yeni bir adım niteliğinde görülüyor.

Zayed, kasım ayında Türkiye’ye gelmiş, birçok anlaşma imzalamıştı. Yakın zamana kadar uluslararası alanda ve birçok bölgesel sorunda birbirlerini “düşmanca” davranmakla suçlayacak kadar ilişkileri bozuk olan Türkiye ve “BAE”, arasındaki ilişkilerde olumluya dönüş adımlarının atıldığı söyleniyor.

Not: Sürecek… 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları