Bıçak Değmedi Ama!

21 Aralık 2012 Cuma

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü hakkında salı günkü yazımı doğrulayan bazı iletiler ve telefonlar aldım. O günlerde Özal’ın dış siyasa danışmanı, Büyükelçi Kaya Toperi de bazı tamamlayıcı bilgiler verdi.\n

\n

Anımsanacağı gibi, Özal’ın koşu bandında kalbinin zorlandığından söz etmiştim. Toperi’nin bu konuda verdiği bilgi aynen şöyle: \n

\n

Özalın hastaneye kaldırılmasını öğrenir öğrenmez Ankaraya gelen Özel Doktoru Cengiz Aslan bana Semra Özala atfen ‘merhum Cumhurbaşkanı’nın yürüme bandında 800 küsur metre yürüdüğünü, ancak fenalaşınca Semra Hanım’ı çağırdığını, ayakkabılarını çıkarırken de yere yıkıldığını ve ölüm nedeninin tamamen (sekte-i kalp) kalp krizi olduğunu’ söyledi. Semra Özalın çağırması üzerine Köşk personeli, başta Nur Turagay ve Nöbetçi Yaver Deniz Kur. Alb. Remzi Karaca merhumu yerde görmüşler.\n

\n

Sıkça yinelenen limonata savı ve Orta Asya gezisi hakkında ise Toperi şöyle diyor:\n

\n

Çevre Sokaktaki bir galeriye gidildi. Merhum Cumhurbaşkanı gitmeden güvenliğinden sorumlu Ankara Emniyeti ile Cumhurbaşkanlığı korumaları galeride gerekli önlemleri almışlar, hatta ressamın odasındaki terebentin şişesini bile kokusu nedeni ile kaldırtmışlar. \n

\n

Galeri sahibesinin bana söylediğinde göre, korumaların gözetiminde hazırladığı meşrubatı bir tepsi içinde başta merhum Cumhurbaşkanı olmak üzere konuklara ikram etmiş. Aynı tepsiden kendisi, eşi, başyaver ve orada bulunan merhum Prof. Dr. İhsan Doğramacı, eşi ve diğer davetliler birer bardak meşrubat almışlar.\n

\n

Orta Asya gezisinde ise hep aynı sofrada oturduk, aynı yemekleri yedik”. \n

\n

Yazımda Özal’ın aşırı kilosundan ve gut hastalığından da söz etmiştim. Toperi şunları söylüyor:\n

\n

Yediğine, içtiğine hiç dikkat etmezdi. Köşkte oturma odasındaki büyük kare masanın üzerinde sürekli yiyecek ıvır zıvır, çerez vs. olurdu ve rahmetli yemek yemeyi ve atıştırmayı severdi. Ölümünden bir yıl önce prostat kanseri ameliyatı da olmuştu.\n

\n

Olay sonrasında Başyaver Kur. Alb. Aslan Güner ve Dr. Hilmi Bey olmak üzere haber verilen GATA’ya müteveccihen yola çıkılmış. Trafiğin sıkıştığını gören Başyaver Alb. Güner güzergâhı Hacettepe’ye çevirmiş ve derhal hastaneye haber verilmiş. Önce acile, sonra kalp cerrahi bölümüne alınmış ancak bütün çabalara rağmen hayata dönmesi sağlanamamış… \n

\n

Ölüm dosyasına “2378990” numarası verilen Özal için Prof. Dr. Yüksel Bozer, Semra Hanım’a otopsi isteyip istemediğini sormuş, Semra Hanım da Kocama bıçak değdirtmem demiş!\n

\n

Bir okurum, 2006 yılında zehir savı ortaya çıktığında Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Çavuşoğlu’nun başlattığı kovuşturmada şu sonuca ulaştığını anımsattı: \n

\n

Hastanın (Özalın) 17 Nisan 1993 günü saat 11.15te büyük acil servise getirildiği, hemen müdahale edilerek doktorlar tarafından acil rapor düzenlenip kalp-damar cerrahisi yoğun bakım ünitesine nakline karar verildiği, iki defa ‘defiblire – elektroşok’ edildiği saat 11.30da kalp cerrahisi yoğun bakım ünitesine alındığı, aynı gün saat 14.30a kadar tüm çabaların gösterildiği, ancak hastanın hayata dönüşünün sağlanamadığı ve öldüğü, olaya müdahale eden Prof. Dr. İlhan Paşaoğlu, Prof. Dr. Yüksel Bozer, Prof. Dr. Kemal Erdem, Prof. Dr. Ali Oto ve Doç. Dr. Kubilay Varlı tarafından düzenlenen ölüm raporunda, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız Turgut Özal, koroner arter hastalığı ve kardiak arrest nedeniyle 14.30’da vefat etmiştir’ denilmiştir... \n

\n

Hacettepe Üniversitesi klinik patoloji laboratuvarı tarafından, Sayın Cumhurbaşkanı Özalın alınan kanıyla ilgili olarak dosya arasında rapor mevcut olduğu, kan değerlerinde zehirlenmeye ait bir bulguya rastlanmadığı, Sayın Semra Özalın olay tarihinde hastaneden alınan kanın konulduğu tüpün kırıldığı yolundaki anlatımının yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı veya tekrar Sayın Cumhurbaşkanından kan alımı yapılarak laboratuvarda özenle incelediği anlaşılmıştır. \n

\n

Böyle bir bulgu saptanmış olsaydı (Sayın Semra Özalın iddia ettiği zehirlenme bulgusu) derhal müdahalenin bu yönde yapılması gerekirdi.\n

\n

Hastaneye yatırılışından ölümün gerçekleştiği ana kadar sadece kalple ilgili tedavi yöntemlerinin uygulanmış, zehirlenmeyle ilgili herhangi bir tedavi yapılmamıştır... \n

\n

Semra Özalın açıklamalarının herhangi bir belgeye dayanmadığı, Cumhurbaşkanımız Turgut Özalın ölümünün zehirlenmeyle ilgisinin olmadığı, kalp yetmezliğinden meydana geldiği anlaşıldığından, herhangi bir kişi ya da kişiler hakkında kamu davası açılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.\n

\n

O gün bıçak değdirtmeyenlerin, bugün cesedinin topraktan çıkarılmasına dahi yol açan tartışmaları, bazı okurlarım gibi ben de anlamakta güçlük çekiyorum! \n

\n

\n

AB’den Emir Bekleniyor!\n

\n

\n

Adli Tıp raporu sonrası Ankara Savcılığı’nın Özalın zehirlendiğine ilişkin kanıt yok. O zaman otopsi yapılmadığı için kesin ölüm nedeni de saptanamadı. Yalnızca bazı toksik maddelere rastlandı açıklamasını yaptığını da yazmıştık.\n

\n

Bu maddeler; ağızdan, burundan ya da deri ile alınıp vücuda yavaşça zarar verirler. Gıdaların ambalajları, deterjanlar, üretimde kullanılan haşeratı önleyen DDT gibi maddeler sayılabilir. \n

\n

Dört yıl önce bu köşede manavların tezgâhlarını dükkânlarının dışına kurduklarını, egzozlarından çıkan gazlar ile kurşun kalıntılarının bu meyve ve sebzelere sindiğini yazmıştım. \n

\n

Özal’ın vücudundaki toksik maddeler de bunlardı. Bugün büyük kentlerimizde ana caddelerdeki manavlardan (bir okurumun eklemesiyle balıkçılardan) alışveriş yapan herkesin vücudunda bu toksik maddelerin bulanacağı su götürmez bir gerçektir. \n

\n

Dünkü gazetelerde Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları kapsamında soğuk hava deposu olmayan bakkallarda 1 Ocak 2013’ten itibaren yumurta satılamayacağına, ilişkin haberler vardı. Anlamadığım nokta AB emretmese halkımızın sağlığını düşünen çıkmayacak!\n

\n

Belediyelerce hâlâ önlenemeyen bu durum için herhalde Türkiye, AB’den emir bekliyor!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları