Dedem de Tanımazdı!

21 Haziran 2013 Cuma

O, her şeyi, herkesten çok daha iyi bildiği için burnundan kıl bile aldırmaz… O Batılılığın, demokrasinin, insan haklarının ne olduğunu herkesten çok daha iyi bilir… Bundan dolayı Türk basınındaki eleştiriler, öneriler bir kulağından girer, öteki kulağından çıkar… Konuşur, konuşur ama ağzından çıkanı kulağı duymaz… Türk basınını bir yana bırakıp bazı Amerikan ve Avrupa gazetelerinde “Gezi Parkı” olaylarının AKP demokrasisinde ne anlama geldiğine göz atalım.

\n

***

\n

Amerikan Nev York Times gazetesi yazarı Thomas Friedman İstanbul’da olaylara tanık oldu. Türklerin, Başbakan’ın farklı görüşleri bastırdığı için sokaklara döküldüğünü belirterek Erdoğan’ın kibri ve otokratik dürtüleri üstün bir liderlik sicilini lekeledi. Başarı Erdoğan’ın başını döndürdü!” diye yazdı.
Amerikan Vall Street Journal gazetesinde şu satırlar yer aldı:
“Polis şiddeti ve göstericilerin yaratıcılığı en tuhaf ikonları üretti. Sonuncusu da istisna değil. Duran Adam, Türkiye’nin yeni protesto ikonu oldu. Sonra bir göstericinin kurşunla öldürüldüğü Ankara’daki Kızılay Alanı’na Duran Kadın geldi ve pasif direniş vahşi yangın gibi yayıldı, yurtdışına, Paris ve Londra’ya bile…”
Amerikan Vashington Post gazetesi
“Duran Adam’ın hareketinin” dünya tarihine geçen bir simge olduğunu şöyle vurguladı:
“1989’da Çin’in Tiananmen Alanı’nda tankların önünde durarak hükümete karşı tepkisini ortaya koyan, simgesel adıyla ‘tank adam’ ve Vietnam’da kendini yakan Budist rahiple beraber Duran Adam da tarihin insan dramı simgelerinden biri oldu.”
İngiliz Financial Times gazetesi, “Başbakan Erdoğan, hükümetine meydan okuyan ‘hainlere’ saldırılarına hız verdi. Başbakan, protestocuları ‘terörist’ ve ‘hainler’ olarak niteledi. Oysa birçok gösterici barışçıl amaçlar taşıyorlardı!” diye yazdı ve şu anketi yayımladı:
“137 Türk CEO’sunun yüzde 40’ı, protestolardan Erdoğan’ın sert tutumunu, yüzde 31’i ise orantısız polis gücünü sorumlu tuttu. Bazı bakanlar da Erdoğan gibi yaparak şaşırtıcı suçlamalarda bulundular.”
Luksemburger Vort’un değerlendirmesi ise şöyle:
“Erdoğan, göstericilere vahşice müdahale emri verirken bunu kısmen bu kişilerin Vandallar, çapulcular olduğu saptamasına dayandırmıştı. Sanatçı Erdem Gündüz farklı ve -daha barışçıl- bir ifade biçimi buldu. Böylece Başbakan’ı kendi suçlamalarıyla vurdu. Erdoğan eğer şimdiye kadar itibar kaybetmediyse, şimdi kaybetmiş olmalı! Otoriter yönetiminin protesto gösterilerine sebebiyet verdiği bu adam demokrasinin oyun kurallarını hâlâ anlamamışa benziyor. Çünkü demokratik bir sistem eleştirileri ve gösterileri göğüsleyebilmelidir ve bunlardan korktuğu için baskı uygulamamalıdır!”
Liberal İsveç gazetesi Expressen gazetesi,
“Göstericiler terörist ve komplocu olarak nitelendiriliyor, yabancı medya yalancı olarak gösteriliyor, siyasi hasımlar kitlesel gözaltılara maruz kalıyor. Türkiye Başbakanı klasik bir despotun el kitabına harfiyen uyuyor” yorumunu yaptı.
İspanyol El Pais gazetesinin,
“Erdoğan baskıdan medet umuyor” başlıklı haberinden:
“Erdoğan tam anlamıyla çatışma yolunu seçti. Sertlik yanlısı dil kullanması ve yandaşlarını seferber etmesi, verilen gözdağının tavan yapması anlamına geliyor. Hükümetin hassas bir biçimde tepki vermesi gerekirken, baş gösteren bu bunalım öylesine bir kutuplaşmaya ve şiddete dönüştü ki bu, jeostratejik açıdan çok önemli olan bu ülke için hayra alamet değil! Erdoğan kibri nedeniyle Türkiye’de dindar bir kesimin yanı sıra laik bir orta sınıfın olduğunu görmüyor.”
Avusturya gazetesi Der Standard’ın yorumu ilginç:
“Hükümete göre olayların arkasında Türkiye’yi kıskanan dış ülkeler, riyakâr Avrupalılar, yalan yayın yapan Batılı medya, borsa, teröristler, hükümete karşı çalışma yapan vefasız Türk işverenler var. Ankara, Başbakan’ın görüşlerini paylaşan Türk seçmenin yaklaşık yüzde 50 oranında olduğunu ümit ediyor. ‘Halkın geri kalanına da gerçekler öğretilir’ diye düşünüyor. Ancak evde yapılan bu hesap çarşıya uymayacak gibi görünüyor.”
Sağ liberal İspanyol gazetesi El Mundo ayrıca şu değerlendirmelere yer verdi:
“İstanbul’daki gösterilerin şiddet yoluyla bastırılması ertesinde mevcut huzursuzlukların tüm ülkeye yayılma tehlikesi bulunuyor. Erdoğan, toplumsal bunalım üzerindeki kontrolünü kaybetti. Feci bunalım yönetimi ise ülkede büyük bir yarılmaya yol açtı.”

\n

***

\n

Alman Deutsche Velle’nin haberine göre, Türk hükümetinin Gezi Parkı gösterilerinde sert tutumu nedeniyle Türkiye’nin AB’ye üyeliğini isteyen Almanların sayısı azaldı. Alman Forsa Araştırma Enstitüsü’nün araştırmasına göre Almanların yüzde 66’sı Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı. Almanların artık sadece yüzde 29’unun Türkiye’nin üyeliğine sıcak baktığını gösteriyor. Oysa Türkiye’nin AB’ye girmesini isteyen Almanların oranı 2005’te yüzde 43 ve 2007’de yüzde 39 idi...”
Almanya Başbakanı
Angela Merkel’in “Türkiye’deki şiddetin kendisini şoke ettiğini söyleyip polisin göstericilere karşı sertliği kınamasının” ardından “21. yüzyılın Türkiyesi’nde eleştirisi olanların ve farklı bir toplum düşüncesinde olanların da yeri olduğunu görmek isterdim” demiş, AB yolunun tıkanmasından söz etmişti.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grubu Başkanı
Hannes Svoboda, Erdoğan’ı “Halkın sesini görmezlikten gelmek, hükümet başı olarak görevini yerine getirmeme demektir. Erdoğan devlet adamı gibi hareket etmeli” sözleriyle eleştirdi…
Eleştirilere tepki AKP Sözcüsü
Hüseyin Çelik’ten “Masadan kalkan biz olmayacağız. Sürecin sonunda bizi almak istemezlerse, kendileri bilir…” sözleriyle geldi.
Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan, “Hiç önemsemiyorum. Ciddiye bile almıyorum. Çünkü Merkel’in Türkiye’ye karşı tavrı başından beri bellidir. Gerek kendisi, gerek Hıristiyan Birliği Partisi, AB’nin bir Hıristiyan Birliği olduğu konusunda bunlar mürttefiktir. Kendileri kaybederler!” dedi.
Unvanı
“AB Bakanı” olan Başmüzakereci Egemen Bağış’ın görevini inkâr edercesine “Türkiye’nin AB’ye değil, AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var… Gerekirse o ülkelere ‘Bak oğlum git!’ demesini çok iyi biliriz…” demesine katıla katıla gülmekten kendimi alamadım.
Gezi Parkı olayları yeni
Nasrettin Hoca’lar yarattı. Türk mizahının ne denli güçlü olduğu bir kez daha kanıtlandı. İnternette Avrupalılara karşı bizim sözde devlet adamlarımızın tepkileri şöyle yankılandı:
‘Avrupa Parlamentosunu tanımam, 3-5 çapulcuyu tanımam, sanatçıyı-gazeteciyi tanımam…’ Rahmetli dedem de son dönemlerinde kimseyi tanımazdı!”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları