'Edep Yahu!' Ama Kime?

05 Şubat 2013 Salı

Cumartesi günü gazetelere Ordu’da Tayfun Gürsoy Parkı’na dikilen 6 mermer heykelin, kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildiğine, kadın heykellerinin “münasip yerlerine” de “Edep Yahu!” sözlerinin boyandığına ilişkin haberler yansıdı.

Heykellere yönelik saldırılar konusunda bu köşede zaman zaman yazdığımız yazıların sonuncusu olan 20 Temmuz’da ise bazı belediyelerin düzenledikleri heykel işliklerine yabancı sanatçıların katıldıklarını da yazmıştık.
Örneğin Ankara’da Çankaya, Altındağ; İzmir’de Karşıyaka, Bergama, adını
“mermerden” alan Marmara Bölgemizde ise Kartal, Büyükçekmece, Avşa ve Marmara adaları, İzmit; Trakya’da Keşan, Muğla’da Milas, Antalya’da Alanya ile Denizli ve Ordu gibi...
Ordu’daki olay heykel saldırılarının sürdüğünü gösteriyor!

***

Yine cumartesi günü Akşam gazetesinin Leonardo gay Davut iğrenç!” başlıklı bir haberinde, 21. yy Türkiye’sinde bu saldırıların “fikren” en şiddetlisini haber okuduk.
Saadet Partisi’nin -üstelik- Eğitim İşlerinden Sorumlu Antalya İl Başkan Yardımcısı
Ramazan Düzen, İtalya’nın Floransa kentine gitmiş… Gider ya…
Dünyada “Rönesans akımının” başladığı bu kentin ve Rönesans’ın simgesi olan Mikelanj’ın ünlü Davut heykelini de görmüş… Görür ya… Dönüşte gözlemlerini yazmış… Yazar ya… Ama ne yazı, ne yazı!
Rönesans’ın iki ustası Mikelanj ile Leonardo Da Vinci “eşcinsellermiş”… Olabilirler… Davut heykeli “anadan üryan”mış… İğrenç şeyler Floransa’yı kuşatmışmış… Davut’un çıplak heykeli -üstelik- sünnetsizmiş… Beyefendinin kanına dokunmuş… Hayda…

***

Yozlaşan Hıristiyanlar İslamiyete karşı “Haçlı seferlerini” uyguladıkları yüzyıllarda, işgal ettikleri İstanbul’da Doğu Roma (Bizans) yerine Latin İmparatorluğu’nu kurarak en büyük zararı 1204’te Ortodoks Hıristiyanlara verdiler.
Oysa İstanbul bu işgale kadar aydın insanların yaşadığı bir başkent idi. Kentin aydınlığını Egeli antik hemşerilerimize borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Aydın-Söke’deki Milet’ten Tales, İzmir-Değirmendere’deki Kolofon’dan Ksenofanes ve Urla’daki Klazomenai’den Anaksagoras gibi bilgeler, dönemin çok tanrılarının etkisiyle “tanrı odaklı” değil “hümanizm (insan odaklı) bir kavram yaratmışlardı.
Bu düşünürlerin kitapları, öğretileri Haçlılar öncesi İstanbul’un kitaplıklarında yer almaktaydı. Doğu ve Batı Roma İmparatorlukları arasında temel farklar
“yobazlık” ile “aydınlanma” çelişkilerindeydi.
Yobaz Latin İmparatorluğu’ndan sonra İstanbul’da da din adamları “meleklerin cinsiyetini” tartışmaya başladıklarında, antik kitaplarla büyüyen Osmanlı Padişahı 2. Mehmet 1453’te İstanbul’u fethetti.
İşte o tarihten sonra İstanbul’daki aydınlar, düşünürler Anadolu çıkışlı eski bilgelerin Yunanca ve Latince kitapları ve düşünceleriyle birlikte Floransa’ya göçtüler. Orada 14. yy’da filizlenen “Rönesans (yeniden doğuş) kavramını daha da güçlendirdiler.
Rönesans’ın Avrupa’da yaygınlaşmasına, kökeni Anadolu’nun antik bilgeleri “hümanistler” kadar İslamiyetin “Altın Çağ’ının” da önemli katkıları olmuştur.
Bu dönemde resim, heykel, mimarlık, müzik olgusu bu doğrultuda gelişmesini matbaanın icadı ile daha da hızlandırmıştır.
“Rönesans” insanlığın düşünceleri ve dinsel inançları açısından “devrim” yaratmıştır. Yozlaşmış Katoliklik karşısında “Protestanlık” yayılmıştır.

***

Bu dönemin ünlü sanatçılarından Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa”sı ne denli ünlüyse, Mikelanj’ın Davut heykeli de aynı üne sahiptir. 5 m. 17 cm. yüksekliğindeki heykel, sanat tarihinin başyapıtlarındandır. Dört yıl süren ve 1504’te tamamlanan heykel önce kentin bir alanında sergilendi. 19. yy’da müzeye aktarıldı, yerine kopyası konuldu.
Tek tanrılılık dönemine geçişte ünlü
“Davut ve dev Golyat’ın” dövüşündeki çoban çocuğunu anlatır. Davut, hiç kimsenin dövüşmek istemediği Golyat’ı sapan taşıyla alnından vurarak öldürür.
Davut’un o ana hazırlanışını yansıtan heykelin baş ve belden yukarısı alt bölümüne kıyasla orantısız büyüktür. Usta, kent merkezinde sergilenecek bu dev heykele aşağıdan yukarıya doğru bakanlar için görsel orantıyı düşünmüştür.

***

Antalyalı politikacı, heykeli “anadan üryan, iğrenç bulması” konusunda yalnız değildir. Bir kopyası kuruluşunun üçüncü binyılı nedeniyle Kudüs’e gönderildiğinde “pornografik” bulunarak çeşitli dinsel tartışmalara yol açınca kabul edilmemişti.

***

Türk yontucu Serkan Özkaya’nın yaptığı 10 metrelik kopyası 2006’da İstanbul’da Şişhane Alanı’nda bir kaide üzerine konulurken kırılmıştı. Özkaya sonra bunun altın renkli kopyasını yaparak ABD’ye gönderdi. Kentucky’de bir müzede sergileniyor.

***

Şu günlerde ABD’nin başkenti Vaşington’daki ünlü Arhur M. Sackler Gallery’de “Arabistan Yolları” adlı ilginç bir sergi var… Suudi Arabistan, ülkesindeki İslamiyet öncesi heykellerden bazılarını Avrupa’da dolaştırdıktan sonra, şimdi bu galeride sergiliyor.
Suudi Arabis
tan gibi “laik” olmayan bir devlet, 7 binyıllık “put” denilen “idoller” dahil, Roma’nın çok tanrılarından bazılarının heykellerini de sergiye gönderdi.
Osmanlı Sanatı konusunda çeşitli yayınları olan galerinin yöneticisi Julian Raby’nin düzenlediği sergide “İslam dininin kendinden önceki kültürleri yok etmediği” vurgulanıyor.
Kuran’da, peygamber Hz. Süleyman’ın da heykeller yaptırdığı belirtiliyor. Gerçekte İslamiyet heykellere değil, bu heykellere “tanrısal güç” verilmesine karşı bir inancı benimsiyor. Tıpkı Anadolulu antik hemşerilerimizin “tanrı odaklı” değil “hümanizm (insan odaklı) kavramını öne çıkardığı gibi...

***

Anımsarsınız Mehmet Aksoy’un Kars’ta yaptığı “İnsanlık Anıtı” heykelini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “ucube” diyerek yıktırmıştı. Acaba Picasso, Erdoğan’ın portresini yapsaydı nasıl olurdu? Tabloya “Balık baştan kokar” adını mı verirdi?

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları