Hurma Tırmalar!

12 Temmuz 2013 Cuma

Ramazan gelince “hurma” da gündem oluşturur. Kimileri oruçlarını “zeytin” ile, kimileri de daha kutsal olduğu inancı ile “hurma” ile açarlar... Hurma, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yetişen palmiye ailesinden bir ağacın meyvesidir...
Geçen akşam bir TV haberinde bir satıcı, bir hanıma rengi siyaha çalan özel bir
“hurmayı” şöyle tanıtıyordu:
“Bu hurma ağacını peygamberimiz efendimiz dikmiştir. Bakın üzerinde Arapça ‘Allah’ yazısını bile okuyabilirsiniz!”
“Aaaa! Gerçekten bir şey yazıyor!” diyen müşterinin o hurmadan ne kadar aldığı bildirilmedi. Bazı firmalara internet üzerinden de çeşit çeşit hurma siparişi verebiliyorsunuz. Hurmaların fiyatı, ülkelerine ve cinslerine göre kilosu 15-40 liradan pazarlanıyor.

\n

***

\n

Mayıs sonunda Dalaman Havaalanı’ndan Muğla’ya gidiyordum. Şoförle söyleşirken konu “içki yasağından” açıldı. Şoför, yasağın turizme büyük “darbe” vuracağından yakındı. “Turizm cenneti” diye nitelediği o kıyılarla bağlantılı olarak da şu fıkrayı anlattı:
“Bir Türk, bir Arap söyleşiyorlarmış...
Arap: Sizi anlamıyorum cennete gidince bol bol içeceksiniz... Neden bu ölümlü dünyada içki içiyorsunuz?
Türk: Sizin memlekette ne yetişiyor?
Arap: Hurma!
Türk: Başka?
Arap: Hurma!
Türk: Başka?
Arap: Hurma! Peki sizin memlekette ne yetişiyor?
Türk: Elma, armut, portakal, domates, kavun, karpuz, çeşitli sebzeler, her şey...
Arap: Yahu desene siz cennette yaşıyorsunuz!
Türk: Elbette... Zaten cennette yaşadığımız için içki içiyoruz!”

\n

***

\n

Türkçede düşünmeden yapılan işlerin beklenmedik bir zamanda önemli sorunlar yaratabileceğine ilişkin olarak “Dün yediğin hurmalar bir gün g..ünü tırmalar!” diye bir atasözü var.
Bu söz yalnızca bireyler için değil, yöneticiler, siyasacılar, hükümetler için de geçerli olarak değişik biçimde söylenir. Bu konuda ilginç bir yazıyı
Feto’nun resmi sitesinden aktaralım:
(…) Çünkü bu ülkede, çok partili dönemi yakından izlemiş, ‘siyaset enstrümanlarına’ dikkatle bakmış vasat bir beyin bile, geçmişte yenilen hurmaların şimdi boğazları tırmalamaya başladığını bilir, görür...
Sen, çok partili rejimin demokratik siyasetçisi olarak, seçim meydanlarında oy avcılığı yapmak için her türlü ‘inanç gıdıklamasına’ tevessül etmişsen...
Evinde namaz kılacağına, yine oy toplamak ve şirin görünmek için, Osmanlı padişahı gibi, bir tabur avane ile ‘cuma namazlarına’ gitmişsen...
Yine oy kaygusu ile sadece cemaatlere değil, her türlü tarikata, mezhebe ve aşirete ‘yeşil ışık’ yakmış, yakınlık kurmak için elinden geleni yapmışsan (…)
Yorum yapmayalım.
“Arif olan anlar” diyelim!

\n

Kaldırım Nedir?

\n

“Kaldırım” sözcüğünün kökenini bilir misiniz? Bir iki kez yazmıştım ama yineleyelim... Yunanca “kalo dromo (iyi yol) demektir. Bu Yunanca tamlama dilimize “kaldırım” olarak geçmiş. İşin ilginç yanı bu devşirme Türkçe, sonra Yunanistan’a “kaldırimi” olarak dönmüş! Yunanistan’da bu sözcüğün kökenini soracak olursanız “Türkçeden almışız” derler!
Demek ki kaldırım
“iyi yol” demekmiş... Yayaların, engellilerin, yaşlıların rahatlıkla yürüyebileceği “iyi yollar” belediyelerin temel görevleri arasındadır.
Kaldırımlar özel otoların parklarına dönüşünce, yayalar da kaldırımlar yerine caddelerde tehlikeleri göze alarak yürüyorlar. Ayrıca insanların ağırlıklarını tartabilecek ölçülere göre yapılan kaldırımlar birer tonluk taşıt araçlarının yükü altında ikide bir sil baştan yeniden yapılıyorlar. Belediye bütçelerine yük üzerine yük biniyor.

\n

***

\n

Cumhuriyetin ilk yıllarında, nüfusu ve araç sayısı az başkentte Ulus’tan Kavaklıdere Kavşağı’na kadar 100 metre genişliğinde bulvar açtırmak isteyen Atatürk için, “Bu kadar geniş yol açılır mı? N’olacak sarhoş!” denildiği anlatılır.
Keşke günümüzde
Melih Gökçek de “sarhoş” olsaymış. Cinnah Caddesi’ni çıkış, Protokol Yolu’nu iniş olmak üzere tek yönlü trafiğe dönüştürdü. Cinnah’ta bir kaldırımdan karşıdaki kaldırıma geçmek olanaksız. Çünkü hiç yaya geçidi yok. Cinnahlılar anlatıyorlar:
Bir kaldırımdaki karşı kaldırımdakine
“Oraya nasıl geçtin” diye seslenmiş. Aldığı yanıt “Geçmedim! Ben bu tarafta doğdum!” olmuş... Geçmeye çalışanlardan bazıları da araçların altında kalıyor.
Protokol’den inen yol Tunalı Hilmi Caddesi’nden geçiyor. Burası Ankara’nın Beyoğlu’su sayılır. İnsanların karşıdan karşıya alışveriş için geçmeleri, artık bir ana karayolu oluşundan dolayı çok güç. Üstelik bazan çift sıra park nedeniyle trafik ilerlemiyor. Yayalar da tehlikeleri göze alarak araçlar arasında cambazlık yaparak karşıdan karşıya geçmeye çalışıyorlar.

\n

***

\n

Sağ olsun Çankaya Belediyesi bölgede önemli bir asfaltlama çalışmasını gerçekleştiriyor. Ankara ekimizde okuduğuma göre ilk altı ayda 116 mahallenin 91’inde asfalt çalışmalarını sürdürmüşler.
Ekiplerin bizim sokaktan geçtiklerini sabahın köründe siren seslerinin ardından megafonla yapılan
“falanca plakalı araba yol asfaltlanacağı için aracınızı hemen kaldırınız” uyarısını onar dakika arayla duymuştum. Siren sesleri sabah sabah insanı gerçekten ürpertiyor! Ertesi sabah arka sokakta yine uygar olmayan aynı siren sesi, aynı yüksek sesli uyarılar!
Oysa bir iki gün önceden sokağın başına asılacak afişlerle bu olay duyurulabilir, park edilmemesi istenebilirdi. Yine de park edenler olmuşsa, trafik ekiplerince o sokaktan çektirtilebilir, birkaç vurdumduymaz yüzünden bütün mahalleli sabah sabah rahatsız edilmez.
O uyarılara karşın bazı araçların kaldırılmadıklarını muhabirimiz
Sinan Tartanoğlu görüntülü habere dönüştürmüştü. Araçların kaldırılmadığı yerler asfaltlanmamıştı!
Bu yazının nedenine gelince... Önceki gün baktım, yan sokakta bir kaldırım delik deşikti. İşçiler yeni bitmiş kaldırıma, yeraltı optik kablolar döşüyorlardı. Sonra o kaldırım eski engebeli haline dönmüş, bırakın engellilerin yürümesini yayalar için bile
“iyi yol” olmaktan çıkmıştı. Bir alt sokakta ise yolun tam ortasında rögar kapağı bir karış aşağıda kalmıştı. O çukuru göremeyen sürücünün vay haline idi...

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları