Türkçe Yılı! (1)

14 Mayıs 2021 Cuma

AKP Reis-i Umumisi, Reis-i Cumhur, Veziri Azam Recep Tayyip Erdoğan, “Yunus Emre’nin 700. vefat yılına (*) istinaden ‘Dünya Dili Türkçe’ adıyla bir seferberlik ilan ediyoruz” dedi.

Demecine göz atalım:

“(...) Anadilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi, kimliksiz hale gelmesi kaçınılmazdır. Gerek dünya tarihine gerek Türk tarihine baktığımızda bunun sayısız örneğini görürüz. (...) Unutmayınız, vatanı önce dil, sonra ordu bekler. Bunun için Türkçemize sahip çıkmalıyız. Sadece kendimiz sahip çıkmakla kalmamalı, Türkçemizi dünya dili haline getirmeliyiz. (...)” 

“(...) Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor. Hatta kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor. (...) Gazetecilerimizden akademisyenlerimize kadar okumuş yazmış insanlarımızın bir bölümü Türkçeye yeterince özen göstermiyor. (...)”

Güzel sözler, güzel öğütler... Ancak şu sözlerine de göz atalım:

“(...) Bu sene İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 100’üncü yılı olmasının yanı sıra Hacı Bektaşi Veli Hazretleri’nin ebediyete irtihalinin de 750’nci seneyi devriyesidir. Yine 2021 senesi Yunus Emre’nin vefatının 700’üncü yıldönümüne de tekabül ediyor.(*) Bizim için böylesine mühim bir yıl olan 2021 senesini biz de manasına yakışır şekilde idrak etmek istedik. Bu amaçla 2021 yılını İstiklal Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli yılı ilan ettik.(...)” 

Bu sözlerin Türkçesi şöyle değil mi?

“Bu yıl, İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 100’üncü yılı olmasının yanı sıra Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri’nin sonsuza göçünün de 750’nci yıldönümüdür. Yine 2021 yılı Yunus Emre’nin ölümünün 700’ncü yıldönümüne denk düşüyor. Bizim için böylesine bir yıl olan 2021 yılını biz de anlamına yakışır biçimde algılamak istedik. Bu amaçla 2021 yılını İstiklal Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş yılı olarak duyurduk...” 

***

Lütfen bu konuşmayı hazırlayanları uyaralım!

Bir de Erdoğan sık sık “vaypiç” sözcüğünü kullanıyor. Günlerce bu sözcükteki “piç’in” kim olduğunu düşünüp durdum... Bir arkadaşıma sordum. Yanıtı şöyleydi: 

“Bir terör örgütünün baş harflerinin İngilizce söylenişidir. Yekıyen Parastim Gel -YPG (Halk Koruma Birlikleri-HKB)’ adlı terör örgütünden söz ediyor!”

Acaba Erdoğan’ın bu İngilizce kısaltmasını, kaç Türk anlıyordur?

Ayrıca Türkçeleri varken, “bariyer (engel)” ve “asimilüasyon (özümleme)” gibi sözcükleri de sıkça kullanıyor...

***

1923’te “Türkiye Cumhuriyeti” kurulunca “Türk dili” egemen oldu. Halk “Anayasa (Teşkilatı Esasiye)”, “Yargıtay (Temyiz Mahkemesi), Danıştay (Devlet Şûrası), Sayıştay (Divanı Muhasebat), Genelkurmay (Erkân-ı Harbiye-i Umumiye)” ve “Kurultay (Kongre)” sözcüklerini daha çok benimsiyor. Bu örnekler elbette artırılabilir!

***

1950’de Demokrat Parti’nin ilk uygulaması ile ezan, anadili Türkçe yerine Arapça okutulmaya başlandı. Bununla da yetinilmedi. 1952’de “anayasa” sözcüğü “teşkilatı esasiye” olarak değiştirildi. Tuttu mu? Tutsaydı bugün “anayasa” yerine “teşkilatı esasiye” değişikliği olarak tartışılmaz mıydı?

Atatürk’ün kurduğu “Türk Dil Kurumu” 12 Eylül sonrasında sözde Atatürkçü darbecilerce kapatılmamış mıydı?

Türkiye anayasasının “değiştilemez” 3. maddesinde “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.(...)” kuralını asla unutmayalım!

***

ABD Başkanı Joseph Robinette Biden Jr’ın soyadı; gazetem dahil, basınımızda “...Biden’a” ve TV haberlerinde “Baydın’a”; yazılıp söyleniyor.

Türkçenin temel kuralı, yazıldığı gibi söylemek değil mi? Neden “Biden’e” değil de “Biden’a” ve “Baydın’a”?

İngilizce söyleşi “Baydın” olan bu “soyadının” anadili Türkçe olan ülkemizde söyleniş ya da yazılış biçimi beni “bayıyor”!

Amerikan ve Avrupa basını, “Erdoğan” değil “Erdogan” yazıyor ve TV haberlerinde de hep “Erdogan” deniliyor... Onların dillerinde “ğ” ya da “ç, ö, ş, ü” var mı? Yok...

Onlar “Erdogan’a” derlerken, biz neden Türkçeyi bozup “Biden’a” diye yazıp söylüyoruz?

***

Yunus Emre’ye dönelim:

“Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni

Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni

Aşkın âşıkları öldürür, aşk denizine daldırır

Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem

Sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni (...)”

Bayram Kutlaması...

Değerli okurlarımın “Şeker Bayramı’nı” saygıyla kutlar; sağlıklı, mutlu, sorunsuz nice bayramlı yıllar dilerim...

----

(*) Yanlış bilmiyorsam Yunus Emre’nin 693. ölüm yılındayız! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları