Venizelos'tan Sürprize!

29 Mart 2013 Cuma

Salı günü başkent diplomasi dünyasında ilginç bir akşam yaşadık! Ankara’daki elçilikler ulusal günlerini, kendi büyük binalarında ya da otel salonlarında düzenledikleri resmi kabuller ile kutlarlar.
Bu yıl Yunanistan Büyükelçisi
Kyriakos Lukakis, ülkesinin Osmanlı’dan özgürlüğünü aldığı 25 Mart 1821 ulusal günü kutlamasına “Devlet Konuk Evi” olan “Ankara Palas”ta ev sahipliği yaptı!
Gerçekte, Osmanlı’ya karşı ayaklanma tarihi 17 Mart olmakla birlikte
Meryem Ana’ya İsa’nın doğacağının “vahyinin de (müjde-kutsal bildirimde) bulunduğu 25 Mart’a çekilmişti.
Ankara Palas, Türk-Yunan ilişkilerinde önemli bir tarihsel dönüm noktasının yaşanmasına da ev sahipliği yapmıştır. Anadolu’ya Yunan ordusunun gönderilmesinde önemli rol oynayanlardan
“Türkiye düşmanı (!) Elefterios Venizelos, 1930’da geldiği Ankara Palas’ta kalmış ve iki ülke arasında “Ankara Anlaşması” da denilen tarihsel “dostluk ve işbirliği anlaşmasını” imzalamıştı.
30 Ekim 1930 tarihindeki o imzalar
(l) Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakemlik Antlaşması’nı, (2) Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılmasına İlişkin Protokolü ve (3) İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması’nı” öngörüyordu. Anlaşmalar, özellikle “donanma harcamalarının kısılmasını, silahlanma harcamalarının her iki ülke için en aza indirilmesini ve iki ülke arasında yapılacak ticari işbirliğinin artmasını” öngörüyordu.
Venizelos bununla da yetinmedi. Atina’da görev yaptığım yıllarda Yunan arşivlerinde yaptığım araştırmada çok önemli bir belge buldum. Venizelos 1934’te
“Nobel Barış Ödülü Komitesi”ne gönderdiği mektupta Atatürk’ü o yıl “barış ödülüne aday” göstermişti.
Bu belge ya unutulmuştu ya
da bilinmiyordu. Mektubun “özgün” olup olmadığını anlamak için Atina’daki Norveç Büyükelçiliği’nden yardım istedim. Elçiliğe Oslo’dan gelen yanıtta “özgün” olduğu bildirildi. Mektupta, özetle deniliyordu:
Mustafa Kemal Paşa’nın karşıtlarına karşı kazandığı utku sonucunda 1922 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmış, baskı ve istikrarsızlığa son vermiş, geçen yıllarda barışın sarsılmasına yol açabilecek yeni ve ciddi bir tehlike ortadan kaldırılmıştır. Bir ulusun yaşamında böylesine kısa sürede köktenci bir değişikliğe kolay kolay rastlanamaz. Türkiye komşularıyla olan toprak sorunlarının tümünü çözüme ulaştırıp ulusal ve siyasal sınırlardan hoşnut olarak bölgede barışın güçlü bir savunucusu olmuştur. Yunan hükümetinin başı olarak ben, Nobel Barış Ödülü’ne bu ‘saygın konumu’ gerçekten hak eden Mustafa Kemal’in adaylığı konusuna saygıdeğer komite üyelerinin özenle eğilmelerini rica ediyorum.”
Ben de bu mektubu, Atatürk’ün
“100. Doğum Günü”nün Selanik’te törenle kutlandığı 19 Mayıs 1981 günü açıkladım.

\n

***

\n

Şubatta Yunan Dışişleri Bakanı Dimitris Avramopulos Ankara’daydı. Ev sahibi Ahmet Davutoğlu ile ortak basın toplantısını tarihsel Venizelos-Atatürk resminin bulunduğu Ankara Palas’ın aynı perdeli noktasında yaptılar!
Konuk Bakan, Ankara Palas’ı beğendiğini söyleyince Davutoğlu
“Burayı seçmemizin simgesel anlamı da var. Çünkü Atatürk ve Venizelos, 27 Ekim 1930’da burada ilk dostluk tohumlarını atmışlardı” dedi.
Konuk Bakan, ülkesinin
“Ulusal Günü” kutlamasının orada yapılıp yapılamayacağı sorusuna olumlu yanıt alınca, 26 Mart Salı akşamı Büyükelçi Lukakis’in daveti gerçekleşti.

\n

***

\n

Salı akşamına dönelim! Yabancı ulusal günü kutlamalarına hükümet, bağlantılı bakanları Türkiye’yi temsil etmesi için gönderir. Yunan Ulusal Günü’nde Türkiye’yi Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz temsil etti. Ancak Yılmaz ilginç bir sürpriz yaptı! Büyükelçi Lukakis, “onur konuğu” Yılmaz’ın yanında Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nu da görünce şaşırmış olmalıydı! Çünkü onun da geleceğinden haberi yoktu!

\n

***

\n

Sürprizin perde arkası neydi? Müezzinoğlu, 1955’te Batı Trakya’da Gümülcine’nin Kazlıkebir köyünde doğmuş bir Türk’tür. Kardeşlerinin soyadı Şapçı’dır. Okumak için geldiği İstanbul’da imam hatip lisesine kaydı yapılırken, baba adı sorulduğunda, Ali yanıtını verince soyadı kayıtlara Alioğlu olarak geçmiş, ancak 1986’da Müezzinoğlu’na çevrilmiştir.
Yunan vatandaşı Mehmet Müezzinoğlu tıp fakültesinden mezun olup Gümülcine’ye dönmüşse de orada doktorluk yapmasına izin verilmeyince, 1983’te büyük bir cesaretle Meriç Nehri’nden kaçak geçerek Türkiye’ye gelmiş.
Bu olaydan sonra Yunan vatandaşlığından çıkarılmış. Ancak Türk vatandaşlığına geçiş için beklerken
“haymatlos (dünya vatandaşı) olarak üç yıl İstanbul’da yaşamış.
Yıllarca sonra imam hatipte münazara takımında olan sınıf arkadaşı
Recep Tayyip Erdoğan kendisiyle karşılaştığında “Sen bizim Alioğlu, değil misin” sorusu ile aralarında dostluk pekişmiş ve siyasal yaşama girinceye değin İstanbul’da bir özel hastanenin kurucularından olmuş!

\n

***

\n

Bir zamanlar Yunan vatandaşlığından çıkarılan Türkiye Cumhuriyeti’nin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu dün Türk pasaportuyla Yunanistan’a resmi ziyarete de gitti. Ev sahibi bakan Andreas Lykurencos ile görüşüp “Ulusal Sağlık Hizmetleri Kurumunda” incelemelerde bulunacak.
Sonrasında 30 yıl görmediği baba ocağı Gümülcine’de resmi ve özel görüşmeler yapacak olan Müezzinoğlu, Eski Camii’de cuma namazını da kılacak.

\n

***

\n

Yunanistan’da bir avuç aklı evvel faşist, Venizelos’un gerçekçi, barışçı ilkelerini benimseseydi, bugün iki komşu arasında ilişkiler bu düzeye gelir miydi? O yıllarda “Türkiye ile Yunanistan’ın bir federasyon” olarak birleşmesini bile öneren Yunanların torunları, o ilkeleri benimseselerdi bugün Ege’de, Kıbrıs’ta sorunlar yaşanır mıydı? Bu işbirliği gerçekleşseydi, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları Avrupa Birliği’nde bugün dilenci durumuna düşerler miydi?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları