Özgür Mumcu

Ak Saray: Devlet benim

27 Haziran 2015 Cumartesi

Aksaray tartışması sarayın muhaliflerinin de katkılarıyla altın klozet ve iftar masasına sıkıştırılmaya çalışılıyor. Sanki Ak Saray’ın kendisi pek olağanmış da içindeki masanın boyutları ya da klozetlerinin niteliği sorunmuş gibi bir hava yaratılmakta.
Unutulmamalı ki asıl sorun Ak Saray’ın kendisi. Eski binada karafatma vardı ya da itibardan tasarruf olmaz haricinde savunulacak bir yanı bulunamayan bir saraydan bahsediyoruz.
Sarayın daha büyük bir trajedisi var. Guinness Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en büyük sarayı Brunei Sultanı’na ait. Adı da İman’ın Nuru. Oysa Erdoğan’ın Ak Saray’ı dünyanın en zengini Brunei Sultanı’nın sarayından büyük.
Ancak Guinness Rekorlar Kitabı’nın bir kriteri var. O da listeye alınacak sarayın tarihte bir zaman ya da şu anda bir monarşinin hizmetinde olması. Yani Ak Saray’ın listeye bir numaradan girememesinin tek sebebi Erdoğan’ın padişah olmaması.
Guinness kadar seçici olmayıp dünyadaki bütün saraylara baktığımızda ise karşımıza şu tuhaf durum çıkıyor. Fransa’daki Versailles Sarayı’ndan, Birleşik Krallık’taki Buckingham Sarayı’na, Vatikan’da Papa’nın sarayından Çin’deki Yasak Şehre, Viyana’daki Hofburg Sarayı’ndan Rusya’daki Kış Sarayı’na hepsi tarihi binalar.
Yani zamanının kralları, sultanları, çarları o zamanki devlet ve egemenlik anlayışına uygun olarak yaptırmış. Versailles sakini XIV. Louis’nin “Devlet benim” dediği zamanın anlayışına uygun. Topkapı Sarayı ile Buckingham Sarayı yaklaşık aynı büyüklükte mesela. Dönemlerinin ruhuna uygun.
Ak Saray ise hem neredeyse hepsinden büyük hem de daha yeni inşa edildi.
Peki, bu tarihi saraylar haricinde 20. yüzyılda kim dev saray inşa ettirmiş?
Biri demin bahsi geçen Brunei Sultanı ve onun Ak Saray’dan küçük İman’ın Ruhu Sarayı.
Diğeri Romanya’nın diktatörü Çavuşesku’nun Bükreş’in ortasına kondurduğu devasa Meclis sarayı.
21. yüzyılda ise bilebildiğim kadarıyla Erdoğan bir ilk.
Yani, klozetine, masasına gelene kadar Ak Saray’ın kendisi tarihi bir anakronizm örneği olarak Ankara’da dikilmiş duruyor.
Modern çağlarda Brunei Sultanı ve Çavuşesku’dan sonra devasa saray inşa ettirmiş biri Erdoğan. Bu sarayı yaptıran bir şahıs ve çevresindekilerin parlamenter rejime ya da çoğulcu demokrasiye saygı duyması beklenebilir mi?
Koalisyon görüşmeleri sürerken bir “devlet adamı olgunluğuyla” davranması umulabilir mi?
AKP içinde Ak Saray’ın gölgesinde kaybolmamış hâlâ hür irade sahibi kişiler varsa, bu ülkeyi Brunei Sultanı ve Çavuşesku’yla aynı saray dalga boyutuna getiren Erdoğan’la nereye kadar devam edeceklerini sorgulamaları beklenir.
AKP’yle koalisyon kurmayı düşünenlerin de Aksaray’ın olanca ağırlığıyla Meclis’in üzerine abanmasının önüne geçebilecek imkân ve araçlara sahip olup olmadıklarını değerlendirmelerinde fayda var.
Not: Sevgili savcılar, sürekli cumhurbaşkanına hakaret davası açılıyor, boşuna ifade vermekle uğraşmayayım. Çavuşesku’nun sonunu ima edip Erdoğan için aynı sonu istediğimi iddia edenler olabilir. Maksadım o değil. Bir insanla insanı değil, bir sarayla diğerini kıyaslıyorum. Yani mermerle mermeri, çimentoyla çimentoyu, betonla betonu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları