Ağaç... Akbelen’deki kıyımın getirdiği sorular...

28 Temmuz 2023 Cuma

“Ağaç o kadar eli açık bir organizmadır ki kendini kesmeye gelenlere gölgesini sunar.” 

Buda

Biz insanların en büyük eksikliği, daha doğrusu sorunu, kendimizi dünyanın en gelişmiş yaratığı olarak görmemizden ve kendimiz dışındaki diğer canları inceleme ve anlama yeteneğimizin zayıflığından kaynaklanıyor. Minicik bir tohumdan yüzlerce metreküp ağaç... Doğa ve tüm canlılar için yararlı, suskun, şiddetten uzak bir canlı. Ne kadar tanıyor, ne kadar umursuyoruz? Yapılan bilimsel araştırmalar ağaçların gelişkin duyuları olduğunu, sinir sistemlerinin bile olması çeşitli sinyalleri verebildiğini gösteriyor. Bitki zekâsı konusundaki iddiaların somutlaşması başlı başına yeni bir disiplin bile doğurdu: Bitki nörobiyolojisi.

Bu yeni bir düşünce biçimi aslında. Hatta İsviçre ilk adımı atarak “bitkilerin onuru”nu koruma amaçlı bir etik kurul oluşturdu.

***

“Tristan koymuşlar adımı tam 300 yaşındayım. İnsan duygularının her çeşidini tanıdım ve bir şafak vakti yere yığıldım...” Akbelen Ormanı’ndaki ağaç kıyımı okumakta olduğum çok etkileyici bir kitapla aynı günlere denk geldi. Kitabın adı: Bir Ağacın Günlüğü. Yazarı, Didier Van Cauwelaert. Şiddetli bir fırtınanın ardından devrilen 300 yıllık bir armut ağacının gözünden dünya, kendisini seven yakın bağlar kuran insanlarla kurduğu etkileşim. Tristan adı verilen ağaç devrildiğinde bilinci üzerinden hem 300 yıllık geçmişinin gölgeleri ile yüzleşmeye başlar hem de onun yıkılmasına çok üzülen kendisi ile yakın bağlar kurmayı başarmış kişilerin dünyasına girer. Dünyayı ve insanları bambaşka bir perspektiften ele alan ve baştan sona bir ağacın dilinden aktarılan etkileyici satırlar.

Neden insan bindiği dalı keser? Atmosferin bir nevi arıtma tesisi olan, karbondioksiti temizleyen ağaçları en kirli enerji kaynağı olan kömürü çıkarmak için keser? Küresel ısınma, ekolojik kriz, insan eliyle yapılan bu tahribatların geri dönüşü olmayacağına ilişkin uyarılar hiçbir şey fayda etmez? 

Ta 2019 yılından beri yerel halk, çevre örgütleri ile maden şirketi arasında süren bir mücadele alanı Akbelen Ormanı...

Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki YK Enerji’nin linyit sahalarını genişletmesine karşı açılan onlarca davaya, bilirkişi raporlarına karşın ağaçların katliamları sürüyor. Ama direniş de pes etmiyor. 

Peki bir soru: Siyasetçilerin yapamadığını halk yapabilir mi? Şöyle açayım... Biliyorsunuz genel seçimlerin hemen ertesinde yaşanmaya başlanan yılgınlık halini, siyasete, hatta demokrasiye olan inancın tuzla buz olmasını, iktidar eliyle oluşturulan tüm olumsuzluklar (zamlar, çevre katliamları, dinsel istismarlar, kadına şiddetin katlanarak sürmesi...) karşısında muhalefet partilerinin verdikleri tepkilerin bile anlamını yitirmiş olduğunu... Ali Yaycıoğlu geçtiğimiz günlerde bir söyleşide şu soruyu ortaya atmıştı: Siyasi partilerin çerçevesine sığmayan bir demokratik uyanış nasıl sağlanır? 

Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı başlayan direniş bir anda bir “demokratik uyanışa” dönüşmüştü aslında. Bunun pratiği yapıldı, biliyoruz. Suyu yavaş yavaş ısıtılan kurbağalara dönmemek için bir şekilde bir demokratik uyanışı harekete geçirmek zorundayız. Başka yolu var mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları