Anlayın artık... Dünyanın gücü iki şeye yetmiyor...

31 Mayıs 2024 Cuma

Çevresel, sosyal ve insani krizlerin giderek arttığı bir dönemdeyiz. Dünyanın artık iki şeye gücü yetmiyor: Birincisi ekonomik eşitsizliğin maliyeti. İkincisi ise zenginler.

2020 ve 2022 arasında dünyanın en varlıklı yüzde 1’lik kesimi, dünyanın geri kalan yüzde 99’unun bir araya gelerek yarattığı küresel zenginliğin neredeyse iki katını elde etti. Öte yandan en yoksul kesimin toplamı kadar karbondioksit saldı. Sosyal epidemiyoglar gelirlerdeki büyük farklılıkların insanı daha fazla işlevsiz hale getiren güçlü bir sosyal stres etkeni olduğunda hemfikir. Örneğin zengin ve yoksul arasındaki uçurumun artması daha yüksek cinayet ve hapis oranlarına eşlik ediyor. Aynı zamanda daha çok bebek ölümü, obezite, uyuşturucu kullanımı, daha düşük çocuk refahı ve diğerleri...

Eşitsizliğin hükümetlere maliyeti de dayanılmaz derecede yüksek. Bir sivil toplum örgütü olan Equality Trust, Birleşik Krallık özelinde bir araştırma yapmış. İngiltere’nin eşitsizliğin en az olduğu beş OECD ülkesinin (Danimarka, Finlandiya, Belçika, Norveç, Hollanda) ortalamasına gelmesi halinde İngiltere’nin yılda 126 milyon dolar tasarruf yapacağını hesaplamış. 

Bilim bu konuda net: Eşitsizliğin azaltılması; dünyanın karşı karşıya olduğu çevre, sağlık ve sosyal krizlere çözüm bulmanın temel bir önkoşulu. Daha eşit toplumlardaki insanlar, eşit olmayan, tüketici odaklı toplumdakilere göre daha fazla güvenilirler ve çevreyi koruma olasılıkları daha yüksektir.

Bu yüzden politika yapıcıların onlarca yıldır artan eşitsizliği tersine çevirmek ve en yüksek gelirleri dizginlemek için hızla harekete geçmesi çok önemli. Geçen yıl 67 ülkeden bilim insanları, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nın başkanlarına birer açık mektup yazarak onları “artan aşırı eşitsizliği gidermeye yönelik çabaları iki katına çıkarmaya” çağırmışlardı. Zerre azalma olmadığı gibi eşitsizlik daha da arttı. Bu da devletlerin sosyal sınıflar karşısında asla tarafsız olamadığı gerçeğini gözler önüne sermesi açısından önemli. Gini katsayısı gelir dağılımı eşitsizliğini ölçmek için kullanılan en temel göstergelerden biri. Avrupa’da gelir dağılımı eşitsizliğinde Türkiye ilk sırada yer alıyor. Dünyadaki 130 ülke içinde ise 28. sırada. TÜİK’e göre Gini katsayısı ile ölçülen bu eşitsizlik 2023 yılında daha da arttı.

Türkiye’de kamu tasarruf tedbirleri genelgesi tartışılıyor. Süslü cümlelerle kamuoyuna sunuldu ama gerçek ve olması gereken bir tasarruf yerine faturanın yine yoksula ve emekçi kesime çıkacağı bir tedbirler manzumesi olacağı aşikâr. Öğretmenin çayı, memurun servisi ile olmaz bu iş. Sen iktidarının başından beri kolladığın inşaat, enerji ve maden tekellerinin yarattığı rant ve buna göz yumarak elde edilen haksız kazançların üzerine gitmedikçe olmaz, yürümez. 

FARKLI EKONOMİK MODELLER ÜZERİNE DÜŞÜNEBİLMEK 

Mevcut sistemin yaşadığı tıkanmışlık; karşıt sesleri, farklı arayışları yükseltmeye başladı. Dün Kadir Has Üniversitesi’nde başlayan, dünyada ve Türkiye’de ilk kez düzenlenen IPEC2024 Türetim Ekonomisi Konferansı’nın ele aldığı modeller örneğin. Gündeme getireyim dedim:

Küçülme ekonomisi (degrowth): Kaynakları sınırlı olan bir gezegende, sonsuz büyüme mümkün olamaz. Üretimin neden olduğu çevresel ve sosyal etkileri en aza indirmek için sürdürülebilir bir şekilde maddi üretimin azaltılmasını savunan politik ve ekonomik ideoloji. Kışkırtıcı bir slogan olduğu için hâkim sistem tarafından benimsenmiyor.

Doughnut (simit) ekonomisi: Dünyanın kaynaklarına saygılı ve refahın adil paylaşımına dayanan yenilikçi bir ekonomi modeli. 20. yüzyılda her şey finansal sermayenin önemi üzerine kurulmuştu. Fakat o zamanlar gezegenin sınırlarının aşılacağı, sosyal adalet ve eşitlik gibi konular bilinmiyordu. Finansal sermayenin çıkarlarını bir kenara bırakarak gezegenimizin şartları üzerine bir ekonomik tasarım yapılması gerek. Ancak toplumsal ihtiyaçları da düşünmek durumundayız. Bu iki sınır arasındaki alanı bir simit şeklinde düşünebilirsiniz. Amaç hepimizin yaşam seviyesini iyi bir seviyeye getirmek, dengeli bir şekilde yaşayabilmek.

Ortak iyilik ekonomisi: Bütüncül bir dünya görüşünden ortaya çıktı ve egemen demokrasiye dayanıyor. İnsan haklarını, adaleti ve sürdürülebilirliği özendiren iş kararlarını teşvik ediyor. Tüm ekonomik aktörler, dünya genelindeki anayasalarca belirlenen evrensel değerlere uygun hareket etmeli. Bir işletme, daha fazla kâr elde ettiğinde değil, kamu yararına en iyi şekilde hizmet ettiğinde başarılıdır ve başarısının faydalarını toplar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları