AYM kararlarını tanımayrum... Nokta. Ya sonra?

10 Kasım 2023 Cuma

Şöyle filmi bir 7 yıl geriye saralım... Yıl 2016. Anayasa Mahkemesi Cumhuriyet gazetesinin o dönemki genel yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül’ün tahliyesine karar verir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları söyler: “Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim. Bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum.”

Şimdi ise bir adım daha atıldı. “Saygı duymuyorum”dan “Kararı tanımıyorum”a geçildi. 

Zamanlama manidar. Cumhuriyetin 100. yılı ve AKP söylemiyle Türkiye’nin ikinci yüzyılının ilk günleri... Söylendiği gibi AKP ve MHP arasında silahların çekilmesi mi, yoksa “zamanı geldi” diyerek düğmeye basılması mı? 

Zamanlama manidar. Çünkü bir yandan da hukuksuzluğun uluslararası çapta tepe yaptığı, evrensel hukuk değerlerinin lime lime edildiği günler. İsrail’in Gazze işgaline karşı ülkelerden gelen cılız itirazlar. Rusya-Ukrayna savaşındaki kuralsızlıklar... 

Yargıtay’ın AYM kararına uymaması tam anlamıyla anayasayı ihlal durumu. Ve yine ilginç tesadüf Avrupa Birliği’nin 2023 Türkiye raporunu yayımlamasına denk geldi. Ne diyor rapor? Özetleyelim: “Türkiye’de yargı evrensel standartlardan giderek uzaklaşıyor. Yetkiler cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirildi. Yürütme, yasama ve yargı arasında sağlıklı ve etkili kuvvetler ayrılığı sağlanmadı. Denge ve denetleme mekanizması etkin değil, yürütme organı demokratik olarak sadece seçimler yoluyla hesap verilebilir hale getirildi. Seçimlerde mevcut cumhurbaşkanına haksız avantaj sağlandı.”  

İKİ CEPHE

Geldiğimiz nokta bu. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Saray’ın otokratik rejimi hukuk tanımadan ilerliyor. Hukuk üzerinden toplum yeniden dizayn ediliyor. Bu durum karşısında, “demokrasiden asla ödün vermeden laikliği koruyacak” yapıların örgütlenmesi, sistematik, gerekirse radikal kararlar alarak ilerlemesi son derece önemli. Çünkü görüp yaşadığımız gibi, demokrasinin sadece seçimlere indirgenmiş olması bu durumu tersine çeviremiyor. 

“Kuralsızlıkla şımartılmış, taraf olundukça rüşvetlendirilmiş, meydanlara salındıkça güçle zehirlenmiş kitleler olarak” bu tür seçmen ancak faşizme zemin olabiliyor. 

Ana muhalefet partisi olarak CHP’yi bu yeni dönemde daha da zorlu bir görev bekliyor. Ben Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs seçimlerine kadar geçen sürede önemli işler başardığını düşünüyorum. Zoru denedi, uzlaştırıcı oldu. Olmadı. Zaten tüm erk iktidarın elindeyken olması da hiç öyle kolay değildi. Sorun bunun “Kola şişesi olsa kazanır” noktasına indirgenmiş ve umutların fazlaca şişirilmiş olmasındaydı. Ama olmayınca da Kılıçdaroğlu’nun “Benden buraya kadar demesi” daha yapıcı olurdu. 

Değişimin sesi olarak partinin başına gelen Özgür Özel’in bayrağı devralması yeni bir umut. Önemli. Yolu açık olsun. Bu dönemde parti içi ayrılıklara, küskünlüklere meydan vermeden, gerçekten hem partinin ve aynı zamanda ülkenin de ihtiyacı olan değişimi zaman kaybetmeden gerçekleştirmesini diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları