Bayram

30 Haziran 2023 Cuma

Dokuz günlük büyük bayram tatilinin son günleri... Ada her bayramda olduğu gibi yine yükünü aldı, taştı... İtiş kakış binilen, ayakta bile yer bulunması neredeyse imkânsız vapurlar, motorlar... Ancak tek sıra halinde ilerlenebilen çarşı, rafları boşalıp boşalıp dolan marketler... Ve tabii oluşan devasa çöp yığınları... 

İstanbul’un kent dışında tatile gitme olanağı olmayan kesimi için ücretsiz ulaşım en güzel bayram hediyesi. Çekilen onca eziyete rağmen cazibesini yitirmiyor. Ellerinde naylon poşetlerle kan ter içinde çıkılan yokuşlar, kaldırımda bir köşede doyurulan karınlar... Yorgun ama mutlu yüzler... 

Bayramlar bizim gibi ülkelerdeki eşitsizliklerin görünür hale gelen yüzü bir yandan da... Ücretsiz ulaşımı sadece küçük bir soluk olabilmek için bir fırsat olarak görenler ile diğerleri... İki adım ötede bir balık lokantasında kişi başı 1000-1500 lira arasında değişen fiyatlar, giriş ücretinin 200 liradan aşağı olmadığı plajlar... Yiyenler ve bakanlar... Hükümetin bir cebe ücret artışı ile koyduğunu diğer cepten misli misli aldığı bir düzen. Ve bunu sorgulamayan, kabul eden insanlar... 

Birden fazla Türkiye gerçeğinin ve katmanlar arasındaki büyük kopuşların bayramları... Yıllardır olduğu gibi bu bayramı da demir parmaklıklar arkasında geçiren Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Çetin Doğan... O kervana yeni katılan Merdan Yanardağ... Ve isimsiz daha niceleri... Sürüklenen bir gemideyiz ve “Kara göründü” diyecek kimse yok... En azından şimdilik. O zaman elimizde kalan, belki tek soru: Peki şimdi nereye?

***

Yazının geri kalanı 2020 tarihli eski bir yazımdan. Üç yıl geçmiş. Arpa boyu yol bile alamamışız. Okuyun bakalım katılacak mısınız: 

Günümüzde yaşadıklarımız sürekli bizlere “İnsanlık öldü”, “Demokrasi can çekişiyor”, “Ekonomik sistem çöktü” dedirtiyorsa... Peş peşe çevre felaketleri, mülteci dramları, kadın cinayetleri ile çevrelendiysek...

Sırtlarını para ve din ikilisine dayayan, iktidarın olanakları ve göz yumması ile beslenen tarikat ve cemaatlerin ördükleri örümcek ağları ile nasıl yoksulu, çaresizi, gencecik beyinleri avlayıp tuzağına düşürdüğüne seyirci kalıyorsak...

Hukuksuzluk sarmalı içinde sıkışıp kalmışsak; bu sarmal içinde kuralsızlığın toplumun her katmanında yayıldığını görüyor olmamıza karşın olağan karşılamaya başlamışsak...

İşte o zaman biraz durup soluklanmanın zamanı...

Hele hele tüm bunlar yapay zekânın, dijital teknolojilerin, bilgiye ulaşmanın en zahmetsiz ve hızlı olduğu günümüzde yaşanabiliyorsa; ülkeler bir yandan gözlerini uzaya, Mars’a Ay’a dikmişler ve yeni koloniler, yeni yerleşim alanları kurmanın peşine takılıyorlarsa...

O zaman durup iki kez düşünmenin zamanı...

Ama nasıl bir düşünme? 

Yeni çağın yeni sorunları karşısında yeni bir düşünce biçiminin oluşması gerektiği aşikâr. Ama nasıl?

Her gün biraz şekil, biraz boyut değiştirse de kişi ve mekânlar, zamanlar farklılaşsa da aslında sürekli tekrarlanan tüm bu sorunları tek gündem maddesi olmaktan çıkarmakla işe başlanabilir mi?

Peki bilgiye giden yoldaki çöpleri temizleme işlemi bir başlangıç olabilir mi? Çünkü büyük bir bilgi kirliliği ve algı yönetim mühendisliği içinde kuşatılmış durumda toplum. 

“Ne? Neden? Nasıl?” üçlüsünü her karşımıza çıkan olayda sormadan, sorgulamadan mümkün değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları